Kalenin hemen güneyinde şimdiki Ziraat bankasının ve Divan pastanesinin arkasında, bir yüzü bankalar caddesine bakan, bir yüzüde mevlevi caddesine bakan bir yerdi.Aslında Osmanlı döneminden kalma mevlevi hanenin yıkılmış arsasının tam üzerindeydi.Şimdilerde sarraflık yapan rahmetli Mehmet Kuzucu ve ortaklarının kurduğu bir garajdı.Kaleyle Kuzucu garajının arasında sadece bankalar caddesi vardı.Garajın iki giriş kapısı vardı. Otobüslerin girip çıktığı kapıları gösterişli bir büyük renkli kemerlerden içiri giriliyordu. O dönemde en ünlü otobus şirketleri Erciyes turizm, Kent turizm, Kuzucular sehayat vardı.Erciyes , Kent Ankara İstanbul İzmir gibi büyük şehirlere giderdi.

Kuzucularda genelde Sivas özellikle de Şarkışla ve doğuya giderdi.Kuzucuların en büyük özelliğide Hac mevsiminde Kayseride sadece sadece hacca otobüs kaldıran tek firma olmalarıydı.Hac mevsiminde hacca gidecek akrabaların komşuların ilk kalkış yeri Kuzucu garajıydı.

Kuzucu Garajını ilk gördüğümde komşumuz Mustafa amca hacca giderken görmüştüm.O dönemin en son model Margurus apollo otobüslerine binip gitmişleri.Tüm komşu ve akrabaların doldurduğu garajda kafilele olarak yola çıkıldığıdan Hacca gidenlerin çocuklarında yada torunlarının elinde Türk bayraklarıyla garajı doldururlardı.Hacıların yükleri tek tek yüklenirken otobüsün üzerindeki bagaja yüklendikten sonra en son olarak bayrak dikilirdi. Kafile yola çıkmadan önce mübarek yolculuğa başlamadan önce o zamanın ünlü Hocalarından dualar okunur gözlerden yaşlar aka, aka hacca gidemeyenlere de darısı sana kardeşim diyerek hacılar yollara düşerdi.

Bizim için çarşıda olmak Kuzucu garajında olmak büyük heyecan ve mutlulukdu. Aynalı şekerler, horozlu şekerler,alınır en çok sevdiğim elmalı şekerleri orda yerdik. Simitler gazozlar orda olurdu.Esnafın en haraketli olduğu yerdi. Hacılar uğurlandıktan sonra herkes evine dönerken alış verişler yapılır çocuklarında istedikleri alınmazsa annelerinin elinde ağlaya ağlaya giderdi. Bazen annelerin sabrı taşar ''sus gebermiyesice yiter gayrı ''diye bağırtılarını duyardınız.

Zaman zaman özellikle Ankara ve istanbula giden Erciyes ve kent turizm rekabet yaparlardı. O zamanın parasıyla 5 tl Ankara götürmeye başladılar. Büyükler hadi Ankaraya gidelim bir kahve içip gelelim diye birbirlerine latife ederlerdi.İşte öyle bir zamanda babam bizi Ankaraya amcalarımı ziyarete götürdü.Benim için büyük bir olaydı. Mahallemizde ve kalenin içinde arkadaşlarımdan arasından ilk defa Ankaraya giden bendim.Nasıl sevindiğimi şimdi bile çok iyi hatırlıyorum. Yeni elbiseler ve ayakkabilar alınmıştı. Ben yolculuğa hazırdım tüm arkadaşlarım bana imrenerek bakıyorlardı. Hertürlü hazırlık yapıldıktan sonra Kuzucular Garajına gelmiştik.Garajın o şaşalı görüntüsü hep beni büyülerdi ve Kayseriden ilk defa ayrılma heyecanının yaşıyordum.Erciyes turizm apollo otobüslerine bindiğimizde annemle, babamın arasında koltukta yolculuğa başladık bir müddet sonra sıkıldığım uykum geldi uyudum, uyandım biz hala yoldaydık . Babamların arasında koltuktan kalkıp otobüsün motor kısmı içeriye doğru olduğundan şeförün yanında sanki bir sandık varmış görüntüsü vardı. Gittim oraya oturdum yola baka baka gidiyordum.ilk yol heyecanıyla bir an önce Ankara'ya varmanın heyecanını yaşıyordum.İlk mola yerimiz Kamandı .Lokantaların tuvaletlerin olduğu ışıklarla süslenmiş bir yerdi. İsteyen yemek yiyor, çay içiyordu o zamanlar çaylar şirkettendi, tuvaletlere gidiliyor, namaz kılanlar da abdest alıp küçük mescitte namazlarını eda ediyorlardı. Ankara'ya vardığımızda Kuzucu garajından daha büyük bir yere geldiğimizi görünce daha da şaşırdım.Kuzucu garajından on misli daha büyük bir yerdi.Türkiyenın her yerine otobuslar kalkıyordu.

Kayseriye tekrar döndüğümüzde Kuzucu garajı gözümde biraz küçüldüğsede yinede bizim için büyük bir yerdi.Garajın mevlevi caddesine bakan taraflarında otobus yazıhaneleri vardı. Biletler ordan alınır ve yolcuların oturması içinde oturma yerleri vardı.Yazıhanede bilet kesenlere yolcular bazen valızlerinide emanet ederlerdi.Hemen karşısında Erciyes lokantası vardı. Sonradan ünlü olan Mehmet usta gibi aşçılar hep buradan yetişmişlerdi. Lokantanın yola bakan köşesinde pala bıyıklı dönerci ustasının çok lezzetli dönerini yemeğe herkes gelirdi. O zamanlarda en ucuz yemek kurufasulye pilav çorbaydı . Döner yiyemiyener onları yer ağzında kürdanla çıkarlardı kı döner yedi desinler diye.Garajın hemen yan tarafındaki Divan pastanesinin ketesini yemek ve o dönemde yaş pasta yemek de büyük bir şeydi.Herkesin bütçesinin yetmediği zamanlardı ama bir şekilde insanlar kuzucu garajına geldiklerinde en azından bu iki yere uğrarlardı.

İçeceklerin en ünlüleri gazozdu, sonra ayran ve limonataydı. Bu içecekler her yerde olmazdı . Kuzucu garajında bunların yanı sıra elbiseciler ve tuafiyeciler çoktu. Bir insanın tüm giyim ihtiyacları burda bulunurdu. Şimdiki alış veriş merkezleri gibiydi. Ama soğuk ve cansız değildi her yerde hareket vardı.