Eskiyen her ne varsa yeniye karışırdı ve yeni olan her düzen eskinin birikmişliğinden faydalanırdı. Eskimiş, eski olmazdı aslında. Aslolan eskinin yenilediği bir düzendi.

Ne yaşarsak yaşayalım, istisnasız geri dönüşü yine kendimize oluyor. Derdin şifası nasıl ki yine derdin içinde oluyorsa her mevzunun da çözümü yine kendi özünde oluyor. Su zıttı olan ateşle temaşa ederse biri diğerini alt eter ama su yatağından akarsa, ummanlara kavuşur. Suyun sızısını yine su giderir. Suyun derdini yine su üstlenir. Bizi bizden olmayan anlamaz. Toprakla kararsan suyu, sızına değil sızısı çamur olana deva olur. Önceliği kendine ver. Kendine iyi gelmeyen insan, kimselere iyi gelemez. Kendine faydası olmayanın biriktirdiği her manâ, taşı sular ama “ İstediğin kadar taşı sula, taşlar asla büyümez.”

Kavgası, hüznü, sevdası, kırgınlığı kendine olan insan barışamaz. Âleme şöyle bir dönüp neler oluyor diye bakamaz. Kendinize zaman verin. İçinizi yine kendiniz iyileştirin.

İçremizde dönüp dururken devran kendi kendimize birikiriz. Nasıl durduk yere patlamazsa bir volkan. Nasıl ki durduk yere inmiyorsa yağışlar bulutlardan. Gök hoyratça yarılıyorsa hırçınlığından, bir sebebi var. Birikmişliği, burnuna kadar gelmişliği var. Bilgi biriktiren her zaman bilge olmaz. Dert biriktiren de her zaman dertli olmaz. Neyi sırtlanırsan sırtlan. Kimse senin ne taşıdığına bakmaz. Nasıl taşıdığına bakar. Senin nasıl olduğuna değil olabilmişliğine bakarlar.

“Dağların dağlarda birikirdi gölgeleri” diyor, şair. Neyi nerede biriktiriyorsak oraya yönelelim. Yolumuz az uzağa ya da az yakına değil gölgenin başladığı yerde biter.