Kendisiyle yapılan bir röportajda kendinden şöyle bahseder.''1927 yılında Kayseri Gülük Mahallesi’nde doğdum. Tek kardeşim. Annem 14 yaşında gelin olmuş.18 yaşına kadar çocuğu olmamış.18 yaşına geldiğinde: “ Yarabbi, bana bir erkek evlat ver de, yeter ki kekeme konuşsun” diye dua etmiş. Derken 5 sene sonra ben dünyaya gelmişim ve kekeme konuşmuşum. Eskiden hiç konuşamazdım. Konuşamadığım için ayağımı yere vururdum, sinirlenirdim. İki çocuğum da kekeme.4 çocuğum,10 torunum var. İlkokulu Bozatlı Paşa İlkokulu’nda okudum. 4. sınıfı bitirene kadar Hacı Saki Mahallesi Saat Sokak’ta ikamet ettik. Sonra babam Şarkışla’ya iş dolayısıyla gitti. Biz de okulTATİL olunca babamın yanına gittik. Ortaokulu okumak için ben tekrar Kayseri’ye geldim ve Kayseri Lisesi’nde ortaokulu okudum.1944 yılında mezun oldum. Daha sonra babam: “Oğlum benim iş yerinde elemana ihtiyacım var, okuduğun yeter, Şarkışla’ya gel” deyince ortaokuldan sonra okumayıp Şarkışla’ya döndüm. O seneler ortaokul mezunu parmakla gösterilirdi. Babam Şarkışla’da 20 sene esnaflık yaptı; hububat, bakkaliye, hırdavat, zücaciye malzemesi alıp, satardık. Dükkânımız büyüktü. Etraftan gelen köylü halkı istediği yiyeceği heybesine koyar, kasaya gelince aldıklarını söylerdi. Bizde heybesine bakmadan, müşterinin sözüne inanır hesabı yazardık. Dükkân komşularımız her hafta : “ Kuzucu, bu hafta batacak” derlerdi.20 sene Şarkışla’da yaşadık. Babam: “Siz Şarkışla’da ben öldükten sonra durmazsınız” dedi ve 1956 yılında vefat edince, biz 1958 yılında Kayseri’ye tekrar döndük. Şarkışla’da iyi paralar kazandıktan sonra Kayseri’ye döndük. Belediyeden bir arsa aldık ve Cumhuriyet Mahallesi’ne bir otel yaptırdık. Oteli yaptırdıktan sonra bir otobüsle kamyon alıp nakliyecilik işine başladık. Otelin altındaki dükkanı da nakliye ambarı yaptık. Parayı Şarkışla’da kazandığımız için nakliyenin ismi Şarkışla Nakliye oldu. Gelen şoförleri de otelde ağırladık. Senelerce bu işi devam ettirdik. Sonra bir otobüsle bir kamyon aldık. Bu araçlar Şarkışla’ya gidip gelirlerdi. Sonra işi büyüttük. 1963 yılında komşularla beraber Hacca gittim. Medine-i Münevvere’de ikindi namazından önce Beytullah’ı ziyaret ettik. Orada: “Yarabbi, bana otobüs ihsan edersen, yolunda çalışırım” diye dua ettim. Duam kabul oldu. Bir sene sonra Kuzucu Seyahat adını koyduğumuz yolcu otobüsü işletmeciliğine başladık. 3 otobüsle Hacca gittim. O zaman Hac seferlerinde iyi hizmetler verilmiyordu. Şoförler yaşlı insanlardı. Ben en gençleriydim. Hacıların mektuplarını yazardım; zemzem sularını, hurmalarını alırdım.1963 yılından 1976 yılına kadar Hac Seferleri yaptık. Hac Seferlerimiz çok meşakkatli geçti.14 günde Medine’ye zor giderdik. Her taraf çöldü.120 km’lik çölü 3 günde geçerdik. Yol yoktu. Kara deve cum… İlk sene acemilik yaşadık. Kumsal yere kaç kere girdik, arabayı kuma batırırdık. Arabaların üzerinde kalaslar vardı, kalaslarla kurtulurduk. Çok sıkıntı çektik. Sonradan acemiliğimiz çıktı. Siyah taşlı yerlerden gidip gelemeye başladık. Çok garibanı Hacca götürdüm. Bu işte başarılı olamadık. İşe 10 kuruşla başladık, sıfır kuruşla ayrıldık. Çünkü hep borçla, taksitle bu işi yürütmeye çalışıyorduk, yapamadık. Arabalar da eskiydi. Bu iş yürümeyince bir arkadaşım: “Dükkânı böl, çocuklarına sarraf dükkânı aç. Buradaki Şarkışlalılar sizi tanır, sizden alışveriş yapar” dedi. Ben de 3 oğluma da iki tane sarraf dükkânı açtım. Öylelikle hiç bilmediğimiz, sarraf işine de girmiş olduk. Bu arada oteli iş hanına çevirdik, bölüm bölüm kiraya verdik. Halen de işlerimiz böyle devam ediyor. Yalnız bu zamana kadar hep ortak olduğum işlerde zarar gördüm. İşler yüzde doksan beş ortağın elindeydi, yüzde beş benim elimdeydi; ama o yüzde beş herkesi solladı. Yüzde doksan beşten hiç hayır görmedim. Ortakçılık mı, görme yüzünü…diyordu...
Kazandığı kadar kazandırmayı da seven etrafındaki herkese maddi manevi faydası olan bir adamdı. Belediye yeni terminali yaptığından beri yavaş yavaş bu sektörden ayrılarak oğullarıyla birlikte sarraf ve otel işine devam etmişlerdi. Bir müddet sonra otelciliğide bırakarak Kuzucu iş Hanı olarak otel binası avukat ve muhasebecilerin iş hanı olmuştur.Mehmet Kuzucu esnaf arasında Kuzucu Hacı baba olarak tanınırdı.
Dövizin yasak olduğu bir dönemde sarraf dükkanının haricinde iş hanındaki bürosunda gizli gizli döviz alımları yapıyordu. O dönemde karaborsa Kayseri ağzıyla'' karabursa''alımlar yapıyorlardı Kuzucu bu yönden merkezdi. Bankalar 100 tl alıyorlarsa karaborsada 150 tl alınıyordu. 50 tl fark iyi bir farktı zaman zaman bu fark değişiyordu bazen daha çok oluyor bazen de düşüyordu.
Benim babamda Almancı akrabaları ve köylüleri olduğu için kalede bu işi gizli bir şekilde Kuzucuyla çalışmak şartıyla babamda yapıyordu. Sabah erkenden ben gidip Kuzucudan döviz alabilmemiz için para alır getirirdim. Dükkana gelen Almancılardan Mark Holandadan gelenlerden gülden sonraları Sudiarabistan riyali bazen de İngiliz sterlini gelirdi. Markın adı çeyrek, gülden gül, siterlin kraliçeydi. Aralarında bu şifreli konuşmalarla fiyat verilir fiyat alınırdı.
Bu işi Kayseri de sadece kuzucu yapmazdı Çorçil namıyla ünlü Ahmet Gönen, Ruhbaş namıyla Adem Ruhbaş bunların başlıcalarıydı. Erkiletli Tahir Hoca ''Tayır Hoca'' zamanla o bırakınca Oğlu şeref devam etmiştir. Onlarda Kuzucu iş hanında bürolarında bu işi yapıyorlardı.
Birde Pehlivan emmi vardı ki yıllardır Kuzucu Hacı Babanın yanında çalışmış biriydi.Adını hiç öğrenemedim iri yarı bir adamdı Pehlivan emmi kazandığı paralarla sonradan çocuklarına Tomarza sarrafı açmıştı. Babamla karşılaştıklarında hep takılırdı ''lan oğlum ölünce seni apartmandan nasıl çıkaracağız hızarla ikiye bölerek anca çıkan '' diye takılırlardı . Zaman zaman polis bu yasak olan döviz işinden dolayı Kuzucu garajını basardı eski margurus otobusü kendine büro edinen pehlivan emmi görenlerin söylediğine göre hemen namaza dururmuş baskın bitene kadar namaz kılarmış. Bu baskınlarda hiç yakalanan olmazdı ama polis yinede şikayet ve aklına düştükçe basardı. Bu işlere bakan sivil polislerin o dönemde maaşa bağlandıklarını bile söyleyenler vardı.
Babam hiç yakalanmamıştı ve hiç polislerle yüz göz olmamıştı ama bir gün polislerin hazırladıkları kumpasla polislerin gönderdiği 100 mark getiren bir adamdan markı alıp parasını vermiş fakat adam dükkandan hemen çıkmamış babamın 100 markı sakladığı yeri görmüş adam çıktıktan sonra babam huylanmasına rağmen 100 mark ne olacak demiş beş dakika sürmeden iki sivil polis gelmiş dükkanın kapısını kapatmış polis arama var demişler sağa sola baktıktan sonra babamın 100 markı koyduğu yeri bulmuşlar ama babam aslında çok korktum diyordu. ''Anlaşak Tefik ağa demişler ''Ruhbaşı aramışlar dükkanın telefonundan Ruhbaş dükkana gelmiş arayı bulmuşlar rüşveti alıp gitmişler bir daha hiç polis gelmedi dükkanımıza.
Bu süreç böyle devam ederken 12 eylül ihtilaliyle büyük bir kesintiye uğradı. Kuzucu Hacı Baba dahil, Çorçil, Ruhbaş gece evlerinden alınarak Zincidere askeri hapisanesine siyasi tutuklularla birlikte hepse atıldı. Zor yılları başlamıştı bir yıla yakın hapiste yattıktan sonra önce Kuzucu sonrada diğerleri çıktılar.
Siyasi partiler serbest bırakıldıktan sonra Anavatan partisini kuran Turgut Özal iktidara geldikten sonra döviz alıp satımını serbest bıraktı. Tüm Türkiye de liberal ekonominin ayak sesleri ve rahatlaması başlamıştı.
Kuzucu Hacı baba döviz işini daha rahat yapmaya başlamıştı. Bizlerde onun sayesinde rahat rahat döviz işi yapıyorduk.O kadar iş büyüdü ki Kayseride tüm dövizler Kuzucuda toplanıyor ve İstanbula bir kurye vasıtasıyla gidiyordu. Bir gün o kuryeyi soydular yıllar sonra soyanlar ve bu işi organıze edenler Kuzucu Hacı Babanın tanıdıkları ve esnaf çocukları olduğu ortaya çıktı .Kuzucu Hacı Babanın işleri bozulmasıyla birlikte bizlerinde işi durdu. Kuzucu Hacı Babaya dükkanının önünde geçmiş olsun diyen birkaç esnafın ve arkadaşlarının köşeyi dönünce parmaklarıyla fındık kırarak ''işte adamı böyle götürürler ''dediklerini gözlerim ve kulaklarımla duyduğumda insanoğlunun ne kadar nankör dolduğunu ve haset olduğunu o zaman daha iyi anladım. Parayla dost olanların çirkin yüzlerine o zaman şahit olmuştum. Onun gülen yüzünün solduğunu, üzüldüğünü gördükçe bende en az onun kadar üzülmüştüm.
Kuzucu garajı bizim dönemimizde çok insanın geçim kapısı olmuştur. Böyle bir kapının kapanmasıyla çok esnafta eski günlerinin arar oldu.Yıllar sonra vakıflar garajın yerine büyük bir iş hanı yaptırdılar, şimdi bile eski günlerini arayanlar gibi iş hanı da sesiz ve soluksuz.
Belkide mevlevi tekkesinin üzerinde olması da ayrı bir acı.
Kuzucu Hacı Baba oğullarına devrettiği sarraf işiyle artık elini ayağını çarşıdan da keserek Talas’ daki bağında ibadetiyle, bağıyla, bahçesiyle uğraşarak günlerini geçirmektedir…