Sonbahardaki güzellikleri görebilmenin ona nasıl bakmamız gerektiğini bilmekten geçtiğini de kapalı da olsa ifade etmiştim. İşte o güzelliklerden bazılarını bu yazımda dile getireceğim.
Sonbahar bir rahmettir. Rahmet-i Sonsuz’un kudret kaleminden çıkan bu güzel manzaraya baktığımızda, bu dünyada ihtiyacı olan her şey insanoğluna verilmekte, onun ve diğer varlıkların ihtiyaçları karşılanmaktadır. Önce, havaların serinlemesiyle yazdan kalma sıcaklıklar sona erdirilmede, vücudumuz bir nevi kış şartlarına hazırlanma; bedenimiz anî bir şekilde kış mevsiminin ayazlı geceleriyle karşı karşıya bırakılmamaktadır. Bunun yanı sıra, yazın biraz da kurak geçen günlerinden sonra sonbaharda yağmurlar başlamakta, toprak çatlayan dudaklarıyla gökyüzünden, bardaktan boşanırcasına yağan bu yağmurları baharda yepyeni nimetleri bağrında yeşertmek için doyasıya içerek kanmaktadır. Başta insanoğlu olmak üzere bütün canlıların hayat kaynağı olan suyun yeryüzündeki devri daimisinin kesintiye uğramaması için sebepler planında yağmurların da devamlı olarak yağması gerekmektedir. Toprak, damla damla aldığı suları bir sarnıç gibi bünyesine çekmekte, onları canlılar adına kendisine verilen bir görevle depolamaktadır. Böylece bu dünya hayatının olmazsa olmazlarından olan su nimeti, ihtiyaç sahipleri için sürekli olarak saklanarak biriktirilmektedir.
Sonbahar bolluk ve berekettir. İlkbaharda açan rengârenk çiçeklerin yazda meyveye durması, meyvelerin de sonbaharda olgunlaşarak dilimize damağımıza, ağzımıza vücudumuza lâyık bir kıvama gelmesi Yüce Yaratıcı’nın biz kullarına merhametinin de bir başka göstergesidir. Güz gelince meyveler, bağlardan bahçelerden sepet sepet toplanır. Pazarlarda kısmetini aramaya çıkarılan meyvelerin bir kısmı, uzun geçecek kış mevsimi için rızık olmak üzere depolara gönderilerek oralarda saklanır. Evet, meyveler vardır baharda yenir, gök erik ve çağla badem gibi; meyveler vardır yazda yenir, vişne, kiraz ve olgunlaşmış erik gibi. Meyveler vardır sonbaharda yenir, elma, armut, nar ve hurmalar gibi; meyveler vardır kışta yenir, mandalina ve portakal gibi. Meyveler de vardır bütün zamanlarda yenir, ceviz, fındık ve badem gibi…
Sonbahar kışa bir hazırlıktır. Güz gelince bağbozumu için bağlara bir şenlik edasıyla gidilir; güle oynaya, içimizdeki duygularımızı yansıtan türküleri ve manileri söyleye söyleye… Üzümler, nazik ellerle bir bir devşirilerek sepetlere, sandıklara toplanır. Daha sonra, binbir ihtimamla dalından koparılarak suyu çıkarılmak üzere mahzenlere götürülür. Orada mengeneye vurularak çekirdeğinden, kapçığından ayrılan üzümün suyu, şıra(şire) olarak kazanlara doldurulur. Kazanlarda, içine atılan pekmez toprağıyla birlikte sıcak ateşte, kıvamı elde edilinceye kadar kaynatılır. Yaz kış bütün zamanlarımızda sofralarımızdan eksik etmediğimiz o en doğal tatlı, artık hazırdır. Ayrıca, yaz mevsiminde buğdayın hasat edilmesinden sonra bulgurların kaynatılması, burcu burcu kokan tarhanaların yapılmasına gelmiştir sıra.
Bulgur kaynatmak ve tarhana yapmak, sonbahardaki tatlı telâşın başında gelmektedir. Büyük kazanlara doldurulan sular kaynamaya durur. Buğdaylar da paklanarak kazanlara ayarınca paylaştırılarak kaynatılır. Pişirilen buğdaylar ya hasır üstüne ya da bez çarşaflar üstüne ince bir şekilde yayılarak sonbaharın güneşinin sıcaklarıyla kurutulur. Daha sonra, bulgur yapılmak üzere değirmenlerde bulgura dönüştürülür ve evlerimize getirilir. Burcu burcu kokan tarhananın buğusu da sofralarımızı bir kış boyunca süslerken içimizi de ısıtır.
Sonbaharda toprağa düşen tohum ve çekirdekler, yeni bir baharın varlığına, bir gün vakti gelince diriltileceklerine işaret etmektedir.
HÜSEYİN SAY