Kurtlar Vadisi Pusu dizisine göndermede bulunan Çatlı, ağabeyinin birçok sözünü dillerine doladıklarını ama Çatlı'dan hiç bahsetmediklerini söyledi. Çatlı, 'Herşeyin sonunu düşünen kahraman olamaz, İki kişinin bildiği sır değildir ve kaçılmayacak cezaevi yoktur' cümlelerinin ağabeyi Çatlı'ya ait olduğunu açıkladı.
Çatlı'nın Türkeş ve Yazıcıoğlu ile anısı
Ağabeyim terör örgütü ASALA'yı bitirme işine girerken Alparslan Türkeş ve Muhsin Başkana haber gönderiyor. 'İdamları durdurmaya söz aldım, bu işi yapacağım' diye. İşin bu bölümünü Muhsin başkan anlattı. Muhsin başkan, 'Biz onun adına çok tedirgin olduk. Başına bela alır, devlet arkasında durmaz diye tedirgin olduk. Cevabımızı önümüzdeki mahkemede Çatlı, bizi takip ederek alsın dedik. Mahkemede birisini ayarladık, kaldırdık, ilgisiz ve konuyla alakasız şekilde arkadaşımız bağırdı. Devlet kendi işini kendi yapsın. Ülkücülerin üzerinden geçinmeyi bıraksın diye bağırdı. Cevabı Çatlı'ya böyle gönderdik. Ama o bildiğini yaptı, iyi ki de yaptı. O görevini yapınca, dolayısıyla idamlar kesildi. Dolaylı olarak solcuların da idamı kesildi. Kenan Evren bir sağdan bir soldan asarak, terazi sistemi yaptığı için, ülkücülerin idamını durdurup,solcuları asacak değildi. Dolayısıyla solcuların da Abdullah Çatlı'ya minnettar olması lazım. Ne kadar sevmiyorlarsa bile, bu konu ile minnettar olmalarını tavsiye ederim. Resmen kalkmadı ama fiilen durdu."
"O diziyi yapanları sevmiyorum"
Biraz da magazinsel basına değinelim. Rahmetli Çatlı'nın belirli dizi ve filmlerde karakter olarak belirli başrol oyuncularına yüklendiğini görüyoruz. Size bu konuyla ilgili gelen oldu mu? Senaristlerden görüştüğünüz kişiler oldu mu?
Dizideki birinin konsept danışmanlığını yapan Soner Yalçın sol görüşlü vatandaş, ben gelme dememe rağmen Nevşehir'e geldi. Belgesel yapacağız dedi ve ben her şeyi anlattım, eşi dostu, dışarıdan birilerini getirdim, kimi ağlayarak, kimi özlem dolu gözlerler Çatlı'yı ona anlattı. Sonra gidip, reis kitabını yazdı. Bize en çok hangi sözleri söylerdi, diye bir çok sorular sormuştu. Sonra konsept danışmanı olduğu o dizide 'İki kişinin bildiği sır olmaz' lafını onu orada başroldeki vatandaş diline dolayıp, söyledi. Söylesin, kıskandığımız yok fakat patentini de söylemesi lazım. Küçük bir teşekkür etmesi lazım, Rahmetli Çatlı'ya ait bu söz diyerek. Onunla yetinmediler, film yapımcılarından olan birisi de 'Pusu' diye kitap yazdı. Överek yazmasına rağmen, kitabın üzerine 'Pusu' yazmış. Ağabeyimin sık kullandığı Şeyh Şamil der ki diye başladığı, 'Her şeyin sonunu düşünen kahraman olamaz' sözünü de dizide sık kullanıyorlar. Şeyh Şamil'i anmak yok, ağabeyimi anmak yok. Onu da geçtik. Bu zatlar yazdıkları kitapta o sözleri kendileri söylemiş gibi yazdılar. Bizim gözümüz yok ama milyon dolarları kazandılar, bari yoksullara dağıtsalar. Onlar işi maddiyata döndüğü için şuan o dizi hükümet yanlısı dizi oldu. Başta Çatlı'yı taklit edip, benzetmeye çalıştılar. Millet bu Çatlı'ymış diye izledi. Çok ekmeğini yediler ama küçücük bir köşede 'Çatlı ruhuna fatiha' diyemediler. Bunları daha dost yanlısı olmaları konusunda eleştiriyorum. Bir kişiyi canlandırıyorsan o kişinin arkasından dua okuyup, manen hakkını teslim etmesini bileceksin. Babayiğit isen de gelip bir mezarını ziyaret edeceksin. Bu diziyi yapanları bu yüzden sevmiyorum.
Bakan ve siyasiler gibi, bir nevi devlet mezarına ziyarette bulunmuştu sanırım?
Sevenler olduğu gibi, sevmeyenler de olmuştu. Abdullah Çatlı'yı vatan hainleri, PKK'lılar, Türk İslam'ı savunmayanlar onu sevmezdi. Çünkü onların çok nasırına bastı. Onun nefes aldığını hala duysalar kaçacak yer ararlar diyenler oldu.
Çatlı ile sık görüşür müydünüz?
Sık görüşürdük ve çok rahattı. Polisler severek sayarak selam dururdu. Çok sevilirdi.
"Koruyucu ve güçlüydü"
Genç nesil Abdullah Çatlı'yı fazla tanımıyor. Çatlı'yı genç nesile, nasıl tanıtırsınız?
Doğduğunda aile tarafından çok sevinilmişti. Babaannem dedemi çağırarak her tarafa nur doğdu demiş. Babamız, çok sevilen sayılan bir eşraftan birisiydi. Ortaokul, lise derken gayet ekipçi, teşkilatçı bir tipti. Çevresini, ailesini korurdu. Lise önündeki çakal takımlarını tek başına kovalardı. Okul müdürü bile sen polis misin oğlum, karışma diye uyarmış. Bir ara bando takımındaymış. Elinde bandonun borazanı ile okula giderken, bir kıza sarkıntılık yapan birisini görünce, müdahale ediyor. Okula boruyu 'U' olmuş şekilde götürmüştü. Çevresindeki ve bütün Türkleri korumaya adamış birisiydi. Başkanlık döneminde çok sevilen birisiydi. Güçlü bir konumu vardı. O zaman Çarli'nin melekleri filmi vardı. Kendilerine Çatlı'nın melekleri derlerdi. Öyle sevilip, sayılırdı. Bazı kısım tarafından da çok kıskanılırdı. Ardından kaçaklık dönemi başladı. Elinden geldiği kadar arkadaşlarını kurtarmaya çalıştı. Çoğunu başardı. Önce arkadaşlarım, sonra ben derdi. Sıkı yönetimde buradaydı. Asker, polis onbeş günde bir evimize gelirdi. Türkiye'de gezemeyecek durumda olunca, pasaportu çıkarıp, bir şekilde yurt dışına çıktı. Orada da kaçak ülkücülere hep destek olmuş.
"Abdullah Çatlı Beşiktaşlıydı"
Kendisi Beşiktaş'lıydı ama Gül Sazak'ın ağabeyi Güven Sazak'ın Fenerbahçe Kongresi'nde neden olmasın diye, dostlarına desteklenmesini ve kazanmasını isterdi. Ve Sazak, kazanmıştı. Her dönemde ülkücüleri ve yakınlarını korurdu. Sonuç olarak bir ülkücü katilinin yaşama hakkı yoktur derdi. 75 kişiyi cezaevinden kaçırmaya çalışmış, aksilikler olmuş 13 kişiyi kaçırmıştı. Ve hep şu sözü derdi: "Kaçılmayacak cezaevi yoktur." Aman dizi senaristleri duymasın, dillerine dolarlar.
Anne Remziye Çatlı oğlunu anlattı
Çatlı, ateist öğretmenine nasıl ders vermiş?
Annesi Remziye Çatlı ise oğlu Abdullah Çatlı'nın anılarından bahsetti. Oğlu Çatlı'nın lise zamanında ateist bir öğretmeni ile arasında geçen bir hikayeyi şöyle anlattı: "Allah haşa var mı tartışması yapmış. Öğretmeni, tövbe haşa hadi Allah'ı gösterin demiş. Ağabeyimde sütü koyuyor. Eski İslam alemlerinden birisinin yaptığı şeyi yapıyor. Öğretmeninin önüne sütü koyuyor. Sütte yağ var mı? diye soruyor. Öğretmen var deyince, hadi siz de şu yağı gösterin demiş. Bilimsel ve siyasi mücadelesi her dönemde olmuştur."
Remziye Çatlı, ikinci bir hikayeyi kısaca şöyle anlatıyor: "Bir gün babası Ahmet Çatlı hastaneye tedavi olmaya gidiyor. Orada yaşlı olan hastaların sıkıntılarını görünce, oğlu Çatlı'yı aradı. Oğlum burada hastanede tekerlekli sandalye eksik, hastalar mağdur oluyor dediğinde oğlum Abdullah o hastaneye hemen yardımda bulunmuş, tekerlekli sandalyeler getirtmiş, tüm hastalar oğlumu görmedikleri halde dualar etmişti."