Göreve münasip görülen yeni "kardeş"e, önce özen  ve dikkatle son günlerde kendisi ve "Abdullah Kardeş"le ilgili malum zevatın, malum matbuatta çıkan yazılarını okumasını, ardından küçük bir zahmete katlanarak yedi yıl önce bu günlerde yazılıp çizilenleri tetkik buyurmasını tavsiye ederim. Şimdinin "makam mevki muhterisi", yedi yıl önce sizin gibi bir "alim", "dahi" ve "veli" idi. Hasılı "üfürükle gelen esintiyle gider" yollu bir deyim hatırlıyorum. Gidenin gelişini hatırlayın ki gidişinizi görebilesiniz.

"Ahmet Kardeş", ağabeyinizin de ifadelerinde mündemiçtir ki, bize yani millete karşı hiç bir sorumluluğunuz, borcunuz yok. Ne "Abdullah Kardeş" gibi siyaset ve devlet hayatına kazandırmanın dayanılmaz onurunu, ne de ağabeyiniz gibi,  bu makama münasip görülmenize sebep olan hasletlerinizi müşahede etmenin karşı konulamaz bahtiyarlığını yaşadık. Milletçe biz de sizin gibi izleyiciyiz sadece, inanın her görüşten, her renkten vatandaşınız, çaresizliğin verdiği tuhaf bir tevekkülle başarınız için duacıyız. Muhtemelen sizinle bizim başarıdan kastımız aynı değil. O yüzden memleketin hayrı diyelim... Allah'tan hayırlar niyaz edelim.

İktidar cephesinde değişen bir şey yok gördüğünüz gibi. Ağabey ve kardeş unvanları aynı, kardeşin ismi değişti sadece. Her şey aynı ama yepyeni "yenilendi!"

Muhalefette de durum yedi yıl öncesinden farklı değil. CHP ideoloji, sistem ve sosyal demokrasi arayışlarını sürdürüyor! Son  konuları "ulusalcılık" ve "solculuk" üzerineydi. Tahlilinin yararlı olacağından hiç şüphem olmayan esasa dair bir konu. "Daha Erdoğan gibi" bir üslupla siyaseti savunan "muhalefetin muhalefeti" ile "muhalefetin iktidarı" arasındaki üslup ve usul tartışmaları kongreyle bitince, esas yine unutulup gidecek. Ya "yeni" Baykal kazanacak, ya "eski" Kılıçdaroğlu. Sonuçta kim kazınırsa kazansın onlarda "yenilenmiş" olacak!

MHP ise sadece benzerlikleriyle değil kelimenin tam anlamıyla yedi yıl öncekinin tıpatıp aynı. Yedi yıl önce de Abdullah Gül demişlerdi, şimdi de Abdullah Gül  diyorlar. Galiba Paşalı'nın tahlilindeki gibi iki ayrı yönü olan iki Abdullah Efendi var. İlki Abdullah Gül, anayasaya şu kadar noktada aykırılık görüyorum diyecek kadar sorgulayan ve mükemmeli arayan bir kişilik, ardından inisiyatif almayıp imzayı atacak bir acziyet.  İkincisi Devlet Bahçeli, Abdullah Bey'in o birinci yönüne vurgu yapıp ikinci yönünü görmemeye azimli. Yeterince sorunumuz olduğunu görüp devlet adamı sorumluluğu ile "Türkleri teskin" çabalarının, zaman zaman sorumluluk değil sorunluluk algılandığı acz ile Devlet Bahçeli.  Rüya gören Abdullah Efendi ve Abdullah Efendiyi rüyasında gören bir Abdullah Efendi... Burada "yenilik!" yok.

Umumi manzara benim gözümle böyle. Kendimi üçüncü bir Abdullah Efendi gibi hissettirse de ifade ve itiraf edeyim: Abdullah Bey'in onca tecrübesiyle kenara atılmasına gönlüm razı olmuyor. İçimden bir ses Bahçeli gibi düşünmenin doğru olacağını söylüyor. Önümüzdeki günlerde hem Abdullah Bey'i hem de Devlet Bey'i önemli vazifeler bekliyor gibi. Millet için inisiyatif alacaklarına inanmak istiyorum. Dengeli bir muhalefet iktidarın vahim hatalar  yapmasını önleyecektir. Aksi halde beş yıl sonra film yine başa saracak.

İronik bir alıntıyla bitirelim;   

Yeniden ayağa kalktı. Alnını sildi. Sonra kadınlara yalvardı:

-Ne olur, biraz daha oturun! Hiç uykum yok…” (Yaz Gecesi / Ahmet Hamdi Tanpınar)

ŞİİR
Bunlar bir vakt beyler idi kapıcılar korlar idi
Gel şimdi gör bilmeyesin bey hangidir ya kulları
Yunus Emre

TEMBİH
Bire beyler bire paşa,
Karlı karlı dağlar aşa;
Bir gün ola ayrı düşe,
Kıç bir yana, baş bir yana.
Köroğlu