Tanklar, zırhlı araçlar, 500 dolayında asker, Süleyman Şah Türbesi'nen çevresini sarmış, görevliler türbedeki Kutsal Emanetleri toparlamış, güya Süleyman Şah'ın mezarındaki kemikleri da alarak, sınırımıza yakın bir bölgeye getirdiler.
Peki Türbenin bulunduğu alan ve bina ne oldu.
Onları da taşıyacak halleri yok heralde.
Başkaları kullanmasın diye yerle bir ettik.
3 Aydır muhalefet her fırsatta, türbedeki askerlerin kaderlerine terkedildiğini söyleyip duruyordu.
Ama birinci ağızdan yalanlandı.
Yalanlamanın ertesinde de türbeye operasyon! gerçekleştirildi.
Şimdi biri bana anlatsın lütfen.
Süleyman Şah Türbesi Işid Kuşatması altında değil idiyse, bu askeri gösterinin nedeni nedir.
Süleyman Şah Türbesinin bulunduğu alan Türk toprağı idiyse, biz bu toprağı kime bırakıp askerlerimizi geri çektik.
Bunun neresi başarıdır.
Yıllardır Türk Toprağı kabul edilen bir kutsal mekanı boşaltıyorsunuz.
Askerlerimizi toparlıyorsunuz ve Türkiye Cumhuriyet'ine ait toprak parçasını kaderine terkedip geri çekiliyorsunuz.
Ve daha da acısı, tek bir kurşun atmadan, tek bir kurşun atan olmadan bir de şehit verip dönüyorsunuz.
Sonra da büyük bir askeri başarı gibi lanse etmeye çalışıyorsunuz.
Stratejik Derinlik! dedikleri bu olsa gerek.
Beyler artık aklımızı başımıza almanın zamanı geldi de geçiyor.
Yönetenler ağızlarını açtıklarında Suriye'den kaçıp gelen insanları misafirimiz diye lanse ediyorlar.
Elbette, onlar misafirimiz, ama biz onları dilendiriyoruz.
Yetmedi, küçücük çocuklar sabahın ayazında sokaklara düşüp kağıt topluyorlar.
Lokantaların bulaşıkçıları, yamakları Suriyelilerden seçilir oldu.
Daha da acısı, fuhuş pazarında sermaye olarak kullanılıyor, sizin misafirimiz! diye övündükleriniz.
Yetmedi, malesef Suriye rejimine karşı sırtını sivazlayarak sınırımıza yerleştirdiğimiz ne idüğü belirsizler topluluğu artık namluyu bize çevirmeye başladı.
Büyükelçilik personelimize yaşatılanlar daha hafızalarda iken, büyük bir askeri başarıya imza atıp! Süleyman Şah Hazretlerinin kemiklerini sızlattık.
Ankara Anlaşması ile Türk toprağı sayılan Türbenin bulunduğu alanı yine o ne idüğü belirsizlere terkedip askerimizi toprak parçamızdan geri çektik.
Tekrar söylüyorum, kabul edelim artık.
Türkiye dış politika alanında teklemenin ötesine geçti, sek sek oynamaya başladı.
Cumhuriyetten 2002 yılına kadar Türk Dış Politikası bir cümleyle özetleniyordu.
"Yurtta Barış, Dünyada Barış"
Şu anda o hale getirildi ki, "Yurtta kavga, Dünyada Kargaşa" diye özetlemek mümkün.
Stratejik derinlik olarak adlandırılan hükümetin dış politika tezleri yüzünden ülke olarak ağır bedeller ödüyoruz.
Süleyman Şah Türbesi Operasyonu! fiyaskonun dip noktasıdır.
Gelin artık daha fazla yüzünüze gözünüze bulaştırmadan dış politika çizgilerini yeniden gözden geçirin.
Monşerler diye küçümsediğiniz Dış Politika Uzmanlarına kulak verin, Dünya'nın bizim için beslediği Halisane! duyguları anlatsınlar size.
Biliyor musunuz, bize artık, "Gemileri karadan yürüten bir ecdadın, türbeleri karadan yürüten nesilleri" denmeye başlandı.
Haksız da değiller hani..