Kütüphanemde yer alan kitapların çoğunluğu ve benim için en özel olanları bu yayın evine ait. Marquez’in Kırmızı Pazartesi ve Yüzyıllık Yalnızlık’ı , Paulo Coelho’nun Simyacı’sı , Zahir’i , Albert Camus’ün Düşüş’ü ve daha bir çoğu … Çünkü bu yayın evini diğerlerinden ayıran çok farklı ve güzel bir şey var. Ünlü yazarlarla, sanatçılarla gerçekleştirdikleri ‘ Kitap Okuma Günleri’ … Yayın evi , çocuklara kitap okumayı sevdirmek ve bunu alışkanlık haline getirmek amacıyla her cumartesi günü gerçekleştirdiği bu etkinliği ilk olarak 2003te uygulamaya başladı. Ülkemize geç te olsa gelen bu etkinlik bir çok ülkede daha önceden de uygulanıyormuş. Bizdeki ilk ve tek temsilcisi Can Kitabevi. Ben de ilk uygulanmaya başladığı zamanlarda gitmiştim. Henüz on bir yaşındaydım. Kitap evinin ikinci katındaki rengarenk odaya çıkar, bir sürü çocukla aynı heyecanla ve aynı amaçla beklerdik. O zamanlar genellikle Buket Dereoğlu, Özgür Özgülgün ve İclal Aydın gibi ünlü isimler gelirdi . Bizler de, onlar kitabı okumaya başladığı anda sus pus olur, adeta soluğumuzu tutarak dinlerdik. Gözlerimizde canlandırırdık hikayeleri, ve bazen kendimizi o kahramanlara benzetirdik. Bu uygulama sayesinde cumartesi günlerinin tatil dışında bir anlamı daha olmuştu benim için. Ve benim gibi heyecanla , sevinçle gelen diğer arkadaşlarım için de aynı şey söz konusuydu. Ayrıca sadece orada anlatılanlarla yetinmiyor , süre dolduğu için yarım kalan kitapları çıkışta satın alıyor evlerimize gidince de hemen açıp okuyorduk. Sonra zamanla sadece önümüze sunulanları değil diğer kitapları da merak etmeye başladık . İşte bu da zaten Can Kitabevinin hedefiydi.

Teknolojinin her gün bir adım daha ilerlediği günümüzde , maalesef kitaplar artık ilgi çekmiyor. Bilginin hazırına konan, okuyup araştırmaya gerek duymayan, kitap kokusundan yoksun bir nesil yetişiyor. İşte tam da böyle bir zamanda Can Kitabevinin tüm bunları karşısına alıp ,bu faydalı uygulamayı devam ettirmesi çok güzel ve umut verici.