***

Aynı yol daima yolcuyu aynı yere götürür. Bu kaçınılmaz. Bir deney aynı koşullarda aynı malzeme kullanılarak tekrarlanırsa sonuç da tekrarlanacak demektir. Bu da kaçınılmaz. Peki insan neden akıllanmaz. Deneyimlerle sabitlenen sonuçların, bir kanun olduğunu neden kabullenmek istemeyiz. Gerçeği kabullenmek onu görmezden gelmekten daha mı zor? Evet zor. Çünkü insan değişken bir yaratık. Onun iyi olabileceğine dair ihtimaller üretmezsek yalnızlığımızda boğuluruz. Yalnızlığa razı olunabilir. Ama çoğu zaman çıkar hesapları bu iyi niyeti beslemeye zorlar bizi.

Çıkar hesapları içimizdeki potansiyel kötülüğü örtbas etmemizi sağlıyor çoğu zaman. İhtiyaç hissetmediğimiz veya zarar göreceğimizi peşinen bildiğimiz insanlara karşı tutumumuz aslında bizi ele veriyor.

Ama dostluk başka bir şey. Öyle olsa da temelde bulunan pragmatizm her zaman pusuda bekliyor. Egoya temas eden ilk çatışmada dostluk bir martavala dönüşmeye mahkum oluyor. Kendimize karşı dürüst olmazsak ve kavi durmazsak.

***

Hiç dostu olmayan insan var mıdır? Bilmiyorum. Ama eğer dostum dediği kimsesi olmayan birileri varsa bunu anlayabilirim. Çünkü dostluk öyle her yerde bulunabilecek bir şey değil.

Bazılarının adına dostluk dedikleri şeyi tanıdıklarından da şüphe ederim. Hele bir karşılık beklentisi içinde yapılan iyiliklere binaen iddia edilen dostluklarsa en yalan olanlarıdır benim gözümde.

Kitaplar dolusu yazılmayı hak ediyor dostluk kavramı. Binlerce yıl düşünülse yeridir. Lakin ne yazılıp okunarak öğrenilebiliyor ne de düşünülerek bir dost edinilebiliyor. Dostluğun ne demek olduğunu, tıpkı aşık olanların aşkı bildiği gibi yalnızca dostluk duygusunu yaşayanlar biliyor.

Dostluğun kuralları bir sözleşme şeklinde madde madde yazılıp altının imzalanması taraflardan istense, eminim ki böyle bir sözleşmeyi kimse imzalamak, bu kadar ağır sorumluluğun altına girmek istemez. Lakin hasbelkader insanlar arasında bu ilişki tesis edilmişse, yan çizmek, kuraldışı oynamak kesinlikle su götürmez. Şayet bir dost olarak üzerine düşeni yapmaktan kaçınan bir taraf varsa kendiliğinden dostluk her iki taraf için de bitmiş demektir.

Dostluk zaman zaman sarsılmaz mı? Zedelenmez mi? Soğumaz mı? Hepsi mümkün. İmkan dahilinde. Çünkü insanız. Ama tamir etmezsek, gözden geçirmezsek, yeniden alevlendirmezsek bitiverir. Bitmesine izin verdiğimiz bir dostluğumuz varsa sebepleri vardır. Ya da muhakkak sebepler söz konusu olmalıdır. Haklı gerekçeler olmalıdır. Eğer dayanaklar ve gerekçeler haklıysa yargılamayız kimseyi.

Çoğu dostluk tek taraflı olarak feshedilir. Bu kötü. Çünkü karşılıklı konuşulsa, ya problemler çözülüp dost kalınacaktır. Ya da gerekçelere hak verilip anlayış gösterilecektir. Öte yandak konuşmakla çözüm bulunamayacak sorunlar dostluğu tek taraflı bitirmenin en önemli nedeni olacaktır.

Ya hayatta hiç arkadaşı olmayanlara ne demeli. Küçük bir sandalla okyanusa açılmak kadar aptal cehaleti değil midir bu cesaret. Yeryüzündeki milyarlarca insandan bir tanesiyle bile kan bağının dışında bir gönül bağı kuramamak! Bundan daha büyük bir zavallılık düşünemiyorum. Çünkü ancak bencilliğin doruklarında gezen biri bu kadar zavallı olabilir. Kendini büyük görmenin, güçlü görmenin, böbürlenmenin daha büyüğü olamaz. Böyle bir tekebbür aptallığın sınırlarını aşar. Çünkü böyle bir ahmak, yeryüzünde ne kadar yalnız olduğunu asla anlayamaz. Yalnızlığını göremeyen sevemez. Sevmeyenin, sevgiden nasip almayacağını bilemez.

Ama acımayı, merhameti haketmez böyleleri. Çünkü merhametin ne demek olduğunu bilmezler. Kimseye merhamet göstermezler. Merhamet cimriliği kabul etmeyen bir duygudur. Bu türden bencil ve yalnız insanlarla anlayacakları dilden konuşarak, hak ettikleri yalnızlığı sonuna kadar yaşamalarına katkıda bulunmak iyilik olacaktır.

Hiç kimsenin kendisine sığınmasına izin vermeyen insan, düşmanıyla dostunu ayırt etmek gibi hayati bir melekeden yoksun kalmış demektir. Çevresindeki yamyamları veya dalkavukları dost bilen, arkadaş zannedenden ahmaklardan olmadığım için kendimi bahtiyar hissediyorum.

 

 

Bu zevki yaşamamı sağlayan dostlarıma ve arkadaşlarıma müteşekkirim. Ümit ediyorum ki kendi varlığımla onların benzer bir zevki yaşamalarına katkıda bulunuyorumdur.