Günümüzün reçetesi gibi değil mi? Sevgili Okur; malum insan yeri geliyor başkasının ötesine geçme cesareti gösterip kendini bile anlamakta güçlük çekiyor. İşleri rayından çıkarıp ellerine o dikenleri batırana kadar bir de her şeyi oldurmaya çalışma gayreti yok mu?

Bir telaştır, hayat koşuşturmasıdır geçip gidiyor zaman… Ne kural ne de bir hüküm dinliyor.

Peki, biz insanlar bu günlük zaman akışında neler yapıyoruz?

Mesela en son ne zaman hangi kitabı okudunuz? Diye sorduğumda umduğum tek şey ‘Niye kitap okuyum ve nereden çıktı şimdi bu da. Durduk yerde’ cevabını vermemeniz olmanız.

Neden mi? Terk etmeliyiz artık çağın gereksinimlerini karşılamayan nice böyle karanlık cümleleri. Okudukça anlamalı, anlatmalı, anlamlandırmalı, sorgulamalı ve bolca düşünmeliyiz. Uzayda yolculuk yapmaya imkânımız yoksa en azından kitaplarla yolculuk edelim. Bu tür durumlarda da ağlanacak halimize gülmeyelim. Sonra ölü halimizle yaşamak zorunda kalırız.

Ve Sevgili Okur, bugün ki kısa ve öz köşemin sonuna Sabahattin Ali’nin “ Bir kitabı okurken geçen iki saatin ömrümün birçok senelerinden daha dolu olduğunu fark edince insan hayatının ürkütücü hiçliğini düşünürüm.” Sözüyle geldik.

Hoşça Kalın…