Prof. Dr. Türközü ile Kore’ye olan ilgisinin nereden geldiğini, eğitim hayatını, ödül aldığı çeviri kitabının çevirme süreci hakkında konuştuk. Bunlar dışında S. Göksel Türközü yarışmaya kendisinin başvurmadığını Kore Çeviri Enstitüsü’nün aday gösterdiğini söyleyip kendisinin aday olduğu bilgisini düzeltti. Ayrıca röportajımızda Türközü’nün çevirdiği kitabının yarışmaya dahil olduğu, değerlendirmeye alınıp ödül aldığından dahi nasıl haberdar olduğunu okuyacaksınız. S. Göksel Türközü aldığı ödül dışında Kore’ye duyulan ilginin nedenlerini ve Kore dizilerinin, filmlerinin neden çok izlendiğini de anlattı. Prof. Dr. S. Göksel Türközü hocanın son sözleriyse şöyle oldu: “Son olarak Türkiye’de çok daha fazla kitap okunmasını istiyorum. Gençlerimizin kitaptan uzak kalmamasını istiyorum ve hangi konuda hangi türde olursa olsun okumalarını istiyorum.”

Kore merakınız ve alana olan ilginiz ile kendinizden eğitim hayatınızdan bahseder misiniz?

Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi (DTCF) Kore Dili Bölümü’nün ikinci mezunlarındanım. 1989 yılında kurulmuştu Kore Dili. Ben de 1990 yılında giriş yapmıştım üniversiteye. Biz o zamanlar sadece Kore Savaşı’nı duymuştuk. Küçüklüğümüzden beri Kore Savaşı’nı biliyorduk. 1988’de de Seul Olimpiyatları yapıldı. O zaman Naim Süleymanoğlu vardı. Kore’de epey ünlü olmuştu. Bizde tabi televizyonda izledik. Savaştan çıkmış bir Kore’yi fakir bir ülke olarak düşünüyordum açıkçası. 1988 Olimpiyatlarında epey gelişmiş olduğunu görünce, üniversitede de bölümün yeni kurulduğunu duyunca Kore dili okumak istedim. Küçüklüğümde Kore Savaşı hakkında çok şey anlatmışlardı bana. Köyümüzden de birinin katıldığını anlatmışlardı. O yüzden Kore dilini tercih ettim. İkinci mezun olmamın avantajları da vardı zorlukları da vardı. Bizim zamanımızda ders kitabı, sözlük gibi eğitim kaynaklarımız yoktu. Ama bölümde araştırma görevlisi olarak kaldım. Sonra Kore Hükumeti’nin verdiği yüksek lisans bursuyla Güney Kore’ye Kore’nin en iyi üniversitesine Seul Üniversitesi’ne gittim. Yüksek lisansımı Kore Hükumeti’nin bursuyla bitirdim. Daha sonra YÖK’ün araştırma görevlileri için verdiği bir burs vardı ilk defa Kore’ye yönelik. O bursu ben aldım ve doktorayı bitirdim. 2004’te mezun olup Türkiye’ye döndüm. Türkiye’den yüksek lisansını ve doktorasını yapan ilk Türk akademisyen benim. Ardından 2004 – 2006 yılları arasında 2 yıl Ankara Dil Tarihte çalıştım. 2006’da da Kayseri’ye geldim Doğu Dilleri Bölümü Başkanı olarak. Bu alana yönelmeme Kore Savaşı ve Seul Olimpiyatı ile Kore’nin ekonomik gelişiminin verdiği şaşkınlık etkili oldu. Bir de kültürel benzerlikler olduğunu öğrendim.

Kitap çevirme süreciniz ve çevirdiğiniz kitabı tercih etme süreciniz nasıl gelişti ve geçti?

Kayseri’de Zam Tepkisi Gündem Oldu! Ekmeğe Zam Kararı Uygulanmadı! Kayseri’de Zam Tepkisi Gündem Oldu! Ekmeğe Zam Kararı Uygulanmadı!

Kitap Kore’de çıktığı zaman çok satanlardandı, çok satanlar listesindeydi. Hâlâ da satışı devam ediyor. Kitabın Korecesi Somon diye geçiyor tek kelime olarak. Yazar kitabın içeriğinde de bahsetmiş, kitabın balıklarla hayvanlarla ilgili olduğu zannedilmiş. Fakat kitap yetişkinler için masal türünde bir eser. Somon balıklarının zorlu macerasını, zorlu yolculuklarını masalsı olarak anlatmış bir kitap. Ben de okuyunca çok sevmiştim. Sonra yayınevinden teklif geldi. Yayınevi de sanıyorum İngilizcesinden kitabını çevirmiş. İngilizcesi Salmon olarak geçiyor kitap. Benim daha önce de çevirilerim vardı. Sanıyorum çevirilerden dolayı bana ulaştılar. Böyle bir teklif geldi. Bende daha önce duyduğum ve ünlü bir yazarın ve aynı zamanda şair yazarın kendisi. Şiir alanında daha çok eseri var. Somon ise şiirsel olarak yazılmış bir kitap. Teklif de gelince reddetmeyip çeviriye böylece başladım.

Kitap çevirme sürecinizde destek görmek olsun zorluklar olsun neler yaşadınız?

Türkiye’de yayınevlerinin çeviri konusunda maddi olarak fazla desteği olmuyor. Fakat Kore’nin şöyle bir kurumu var: Kore Çeviri Enstitüsü diye. Kore edebiyat eserlerini yurtdışında tanıtanlara çeviri desteği veriyor. Bu çevirmenler Koreliler de olabiliyor yabancılar da olabiliyor. Bizim Kültür Bakanlığı’mızın uyguladığı TEDAP (Türk Edebiyatının Dünyaya Açılması Projesi) projesi gibi bir şey. Kore’nin de çeviri enstitüsü aynı desteği veriyor. O yüzden yayınevinin desteği çok az olduğu için ben ondan feragat edip direkt enstitüye başvurdum. Kore Çeviri Enstitüsü’nün desteğiyle çeviri desteği aldım. Yayınevi de yayınlama desteği aldı. Çünkü enstitü hem çevirmeni hem de yayınevini destekliyor. Kitap Kore’de çok bilinen ve okunan bir kitap olduğu için ve de Türkiye’de basılmasını istedikleri için onayladılar ve desteklediler. 2016 yılında kitabımız çıkmış oldu. Kore Anabilim Dalı olarak biz aynı kurumdan destek alıp eser yorum yarışması düzenliyoruz her sene. Geçen sene eser yorum yarışmasında da bu kitap okundu. Türkiye genelinde düzenliyoruz yarışmayı. Sadece üniversite öğrencileri için değil. Kitapları da ücretsiz olarak veriyoruz öğrencilere, katılımcılara, yarışmacılara. Onlar da kitabı okuyup yorum gönderiyorlar Türkçe olarak. Bunlar da değerlendirip ödül töreni düzenliyoruz.

“Benim aday gösterildiğimden de haberim yoktu”

Yarışma sürecinden konuşacak olursak, yarışma nasıldı? Sizin katılımınız ve orada ödül alma anınız hakkında neler söylersiniz?

Kore Çeviri Enstitüsü’nün düzenlediği bu yarışma 15 yıldır düzenlenen bir yarışma. Yabancı dile çevrilmiş eserlerin çevirileri jüri üyeleri tarafından incelenip değerlendiriliyor. Sonra eserler 4’e indirilip “En İyi Çeviri Ödülü” veriliyor. Bu yıl Türkiye Türkçe’ye çevrilmiş eser olarak ilk kez aday gösterilmiştim. Daha doğrusu benim aday gösterildiğimden de haberim yoktu. Benim sonuç çıktığında haberim oldu mail attılar. Değerlendirme sürecinden hiç haberim yoktu. Önce 80 veya 90 kadar yabancı dile çevrilmiş eserler ele alınmış. Bunlar hem o çevrilen dilin konuşucuları tarafından incelenmiş hem de Koreliler tarafından incelenmiş. Bunlardan eleme yapılmış. Bu eserle 15’e düşürülmüş. 15 eser de hakemlere gönderilmiş. Bazı kriterleri var ödül için. Mesela yayınevinin prestijli olması, çevirmenin çeviri tecrübesi, çevirinin mükemmelliği, eserin akıcılığı gibi kriterler göz önüne alınarak 4 eser seçilmiş en iyi eser olarak. Bu dört eserden Türkiye’den çevirme ilk defa aday gösteriliyor yarışmaya. Sadece benim çevirim aday gösterilmiş yarışmaya. 2016 yılında Türkçe’ye çevrilmiş fazla bir eser yoktu Kore’de. Bir tek benim çevirdiğim eser aday gösterilmiş oldu. Diğer 3 eser de ortak çeviri olan Rusça bir eserdi. Bir Rus ve bir Koreli birlikteliğinde çevrilmiş. Fransız ve Koreli karı kocanın da eseri dereceye girmişti ortak çeviri olarak. Bir de İngilizce’ye çeviri vardı. İngilizce’ye çeviri yapan da bir Koreliydi. Bağımsız olup tek yabancı olan tek ben vardım. O da benim için gurur vericiydi. En iyi çeviri ödülü 4 kitabın içerisinde tek yabancı bendim ve benim çalışmam da ödül alanlar arasına girdi. Bizim Erciyes Üniversitesi’nin sitesinde yanlış bir anlaşılma olmuş sanırım. Yarışmaya benim başvurduğuma yönelik bir eksik bilgi vardı. Ben başvurmadım Kore Çeviri Enstitüsü beni aday gösterdi. Daha doğrusu göstermiş.

kitap

“Kore kültürüne oldukça fazla bir merak var”

Almış olduğunuz ödül ve ilk oluşunuz, ülkemize kültürel olarak veya farklı alanlara katkısı neler olacak? Son olarak düşünce ve duygularınız neler? Genç okurlara ve Kore meraklılarına neler söylemek istersiniz?

Çeviri kolay bir şey değil. Yılların tecrübesi var. Normalde benim branşım Kore Dili Eğitimi. Eğitim Fakültesi’nde yüksek lisansımı yaptım ben. Dil eğitimcisi olarak buraya geldim. Aynı zamanda edebiyata da ilgim olduğu için ve çeviriyi de sevdiğim için Kore Edebiyatı’ndan da çeviriler yapıyorum. Çeviri kolay bir şey değil. Bu ödülün bizde artık Korece eserlerin de Türkçe’ye çevrilmeye başlandığının bir göstergesi işareti delili olacak. Türkiye’de de Kore’ye ilgi duyanların Korece’den Türkçe’ye çevrilmiş eserlere ilginin artmasını görüyorum. Kore kültürüne oldukça fazla bir merak var. Kore akımı diye bir furya var. Kore dizileri, filmleri, Kore müziği Kore hayranlığı Türkiye’de bayağı güçlü. Temennim edebiyat ve dil konusunda da bu ilginin artması yönünde olacak. Kore diline de ilgi duyulsun. Çünkü çevirdiğimiz kitap oldukça Kore’de oldukça sevilen bir kitap olduğu için Kore Edebiyatı’nında iyi olduğu dünya çapında bir edebiyat olduğu ve tanınması ümidiyle çevirmiştim zaten. Ödülün de böyle bir işlevi görevi olsun istiyorum. Yani Kore Edebiyatı’nın Türkiye’de daha da tanınır hale gelmesi. Bizim açımızdan, bir Türk çevirmenin Kore’de ödül alması farklı alanlarda ilişkiler devam ediyor. Fakat edebiyat alanında da ilişkiler daha da güçlenmesi açısında daha iyi oldu. Türkiye’nin de Türk okurlarının da Kore Edebiyatı’na ilgi duyduğu onlar da gördüler. Kore’de de merak ediliyor Türkiye’de Kore ne derece tanınıyor, Kore Edebiyatı ne kadar tanınıyor diye. Çeviri büyük emek gerektiren bir şeydir. Gençler için diyebilirim ki iyi bir çevirmen olabilmek için çok okumak gerekiyor. Kendi edebiyatımızı çok iyi bilmemiz gerekiyor. Çünkü bir kitabı yabancı dili ne kadar iyi bilseniz bile o kitabı okuyup anlayabilirsiniz. Ama o kitabı okuyup bir de kendi dilinize aktarabilmek çok daha önemlidir. Okuyup anlar ve bilgi edinmiş olursunuz fakat onu bir de Türk okurlara aktarabilmek çok zor bir şey. Hem düzgün Türkçe’yle hem akıcı ve anlaşılır bir şekilde. Gençlerimize çok okumalarını tavsiye ediyorum. Hangi dilde olursa olsun ama önce Türkçe. Kendi edebiyatınızdan çok okumak önemli. Sonra yabancı dilden Türkçe’ye çevrilmiş eserler okunabilir. Yabancı dilden okumanın da çok faydası var.

Türk Kültürü ile Kore Kültürü birbirine benziyor

Kore dizilerine inanılmaz bir ilgi var. Bu ilginin altında yatan sebep nedir?

Başta kültür benzerliği olması diyebiliriz. Kore popüler kültürünü son zamanlarda dünyaya yaymaya başladı. Bunun için büyük bir devlet çabası var. Bunlardan birisi de Kore dizilerini yurt dışına tanıtmak. Kore dizilerine baktığınızda kültürel olarak aile yapıları benzerdir. Örnek olarak Kore’de evlere girilirken ayakkabılarını çıkarıp da girerler. Ailecek yemek yemeyi severler. Eski yapılarına bakıldığında çekirdek aile yapısından çok büyük aile yapısı vardır. Kültürel benzerlikler bizi Kore dizilerini seyretmeye itiyor. Sadece gençlerimiz değil yaşlılarımız da mesela annem de severek izliyor. Aile ilişkileri, Korelilerin çocuklarına davranışları benziyor. Mesela çocukların yaşı ne olursa olsun onlarda da hala çocuk olarak görülüyor, isterse o kişi kırklı ellili yaşlarında olsun. Popüler kültür Kore’de çok güzel lanse edilip yurt dışında çok güzel tanıtılıyor. Dizilerde güzel kızlar, yakışıklı erkekler daha çok çıktığı için gençlerimiz Kore’yi onlardan ibaret sanıyorlar. Ama tabii büyük yanılgıya düşüyorlar. Nasıl ki bizim dizilerimiz Arap ülkelerinde veya Türki Cumhuriyetlerde gösterildiği gibi bütün Türkleri Kıvanç Tatlıtuğ gibi zannetmeleri gibi. Bizim gençlerimiz de bu şekilde ilgi duyuyorlar. Sadece dizi değil filmleri var Kore pop şarkıcıları var, pop grupları falan ilgi topluyor. Benim bilmediğim grupları gençler bilebiliyor. Ona bağlayabiliriz yani bu ilgiyi. Şimdiye kadar Türkiye’de ilk kez bir ülke bu kadar kültürüyle baskın oldu. Kore sadece dizilerle değil de kozmetik endüstrisi, bilgisayar oyunları onlarla da bayağı güçlü dünyaya yayılıyorlar.

Son olarak Türkiye’de çok daha fazla kitap okunmasını istiyorum. Gençlerimizin kitaptan uzak kalmamasını istiyorum ve hangi konuda hangi türde olursa olsun okumalarını istiyorum. Okumak insana çok şey kazandırıyor. O yüzden vakitlerini boş şeylere, akıllı telefonlarda yazışarak veya oyun oynayarak geçirmemeliler. Son zamanlarda biz genel olarak okumaktan bayağı uzağız. Okumanın önemini belirtmek istiyorum.