Hepimiz kendimizi bir sorgulayalım derim. Pandemi süreci bizleri kışkırtmak için elinden geleni yapsada, bizler kendimizi dizginleyip, dilimize, davranışlarımıza hakim olmayı öğreniyoruz. Sabrın ne kadar doğru olduğunu, dinimiz başta olmak üzere tüm din ve öğretilerde de vurgulanmaktadır. Pandemi'nin bizlere hatırlattığı bir duygu da budur. Ülke olarak ciddi, hızlı ve kapsamlı olarak ele alınan bu süreci , bireysel olarak da dayanışma, destek, mesafe ve izole kurallarıyla daha az can kayıplarıyla atlatmak hepimizin temennisidir. Eldeki imkanların kıymetini bildiğimiz, daha sakin, daha olgun, riyakârligın, silahların, ego'nun ben değil biz demeyi öğrendiği, dünya'yı biz yarattık havasında olanların dahi bir virüsle kabuğuna çekildiğini bizlere göstermiştir.
Umudun, beklemeden beklemenin ne anlama geldiğini yaşayarak birçoğumuza öğretiyor. Tabiki hepimizin özlem duyduğu farklı duygular vardır. Aslında insanların dingin olmak için zorunluklar için de bırakıldığı ve bunun bizlere yararlarınında olduğunu görmezden gelmemeliyiz.Penceremizi açtığımızda, sokaktan gelen leylak ve yasemin kokularını, gün doğumu ve batımın da renklerin bizlere daha hoş göründüğünü fark edebildiğimizi, mutlu olmanın zor olmadığını biraz istemekle ve bakabilmekte olduğunu düşünüyorum .Sarılmanın önemini, dostlarla olan acı bir kahveyle muhabbet ve kahkahaları, toprakla bütün olmayı...
Yasaklar elbet bitecek, herşey normale dönecek tozpembe olmayacak herşey bir anda. 2020'nin sonuna kadar bireysel tedbirlerimizi elden bırakmamak gerektiğini düşünerek yazımı sonlandırıyorum. Sağlıkla, umutla, kalın...