Oysaki bu apaçık “güleriz ağlanacak halimize” başlığı altında incelenmeliydi.
Neyse, aradan uzun zaman geçmedi bu kez de motosiklete danasıyla binen bir vatandaş objektiflere takıldı. “Dana Ferhat”ı fenomen olan ilk dana olmasından dolayı hatırlatmak istedim. Bu kez biraz gülümseyelim istiyorum. Güzel memleketimin güzel insanları, sizinle küçük bir hikâye paylaşacağım. Ama bu hikâyeden kimseye bahsetmeyin. Olur ya sahibi bizi, tescilli kahramanımı kendi hikâyende kullandın, diye dava etmesin. Yok, bu hikâyeyi ben uydurmadım. O fotoğrafa baktığınızda bu hikâye zaten sizin de gözünüzün önüne gelecek zaten. Yani, hikâye fotoğrafın kendisinde.
*Gazetelere düştükten sonra haber tez duyuldu. Birçok tv kanalı yer verdi bu olaya. Hatta çiftlikten canlı bağlantılar yapıp bütün ülkeye tanıttılar Dana Ferhat’ı. Televizyonlarda göründüğü gibi kilolu değildi. Kahverengi bildiğiniz kara inek soyundan gelme halis muhlis Türk danasıydı. Harman kıt geçtiğinden tarla takım işlerini bu sene ağırdan almıştı Remzi Ağa. Hayvancılığa önem vermeye başladı. Devlet de destekleyince hayvancıları, güzel bir ahır yaptırdı. “Kurbanda satarsam iyi para geçer elime” diye düşünmesi de etkili oldu bu işe. Elinde bir iki dana, bir iki inek vardı zaten. Litvanya mıdır, Polonya mıdır bir yerlerden saf inekler getirdiler. Bilmem, belki de Hollanda… On, on beş tane. Yüksek boylu, kalın boyunlu, ışıl ışıl açık allı pullu siyah beyaz derileriyle inek değil de saray soyluları gibiydiler. Zaten Remzi Ağa onlardan bahsederken makamlı mukamlı adamlardan daha önemliymiş gibi bahsetmesi de bundandı.
“Şu bizim ithaller de iyi oldu geldikleri, ahırın havası değişti.”
“N’oldu da değişti, bunların solukları şampanya mı kokuyor?”
“Remzi Ağanın ineklerini gördünüz mü, hepisi de maşallah deve gibi amma biri hariç.”
“O dediğin güççük olanı bile bizim gara sığırlara on basar hacım.”
“Yenmez, bunların eti yenmez.”
Köylülerin kıskanmalarına aldırış etmedi Remzi ağa. Amma bu söylentilerden değil, kendi kara ineklerinin kıskanıp sütten kesmesinden endişeleniyordu.
“Aman sat gitsin onları da madem.”
“Bunlar inekse bizimkiler ne ola?”
Hatta işi öyle abarttılar ki, sokaktaki sohbetlere konu olan inekler, kasabanın kültürünü de etkilemeye başlamıştı.
“Oğlum sana Remzi Ağanın inekleri gibi gıskıllı bir kız alacam” diyen mi dersiniz, “bir ev yaptırmış ki tam Remzi Ağanın ineklerine layık” diyen mi dersiniz, “sanki bana Remzi Ağanın ineği mi oldun!”
Remzi Ağa düşündü taşındı inekleri birbirine katmaya karar verdi. “Hökümet’in adamları bunların çok hassas olduğunu, ‘pisikoloci’lerinin bozulmaması gerektiğini söylemişler bizim ağaya.”
“Ya bizim kara danaların, sarıgızın, sakar ineğin günahı neymiş?” dedi, “onlar benim ilk göz ağrılarım, ya onların pisikolocisi ne olacak?” diye ithal yerli ayırt etmedi Remzi Ağa. Onlara hangi aşı vuruluyorsa bizimkilere de o, onlar hangi yemden yiyorsa bizimkiler de ondan.
İyi etmiş Remzi Ağa, ‘bizimkiler’in verdiği süt de artmış böylece. Gerçi bir sağımda ithal inekler bizimkilerden iki kat daha fazla veriyorlar amma onların cüssesi kimde olsa o kadar süt vermesi doğal yani.
“Sigortalıymış ya, inekler.”
“He ya on yıl sonra emekli aylığına da bağlanacaklarmış.”
Bu inekler yarın bir gün hastalanırsa Angara’dan dohtur bile getirir Remzi Ağa.”
“Aman, Remzi Ağa bu ineklere iyi bak, ikiğün sonra seni mahkemeye verirler haa…”
“Onlar da bizimkiler gibi möö diyor baksana…”
Bizim Dana Ferhat yıllar geçmiş bir türlü büyümemiş. Yoksa büyümüş de Remzi Ağa mı fark etmemiş? Orası bilinmez. Otomobilden indirilen Dana Ferhat, nereye gitti bilinmez.
Ama şu bilinmekte ki Dana Ferhat duygusal sarsıntı geçirmişti. Ev danası öküz olmaz derler Kayseri’de. Bunu birinin Dana Ferhat’a hatırlatması gerek.
Remzi Ağanın suçu ne!
Anlattığımız hikâyenin başta söylediğimiz konuyla ilgisi varsa boş verin gitsin.