Okurun öykü dergileri arasında seçim yapma keyfiyeti oluştuğu gibi yazar adayı olarak da kendisine uygun dergiyi seçmesi kolaylaştı. Yazar adayı seçeneği azaldığı zaman özgün öyküsünü değil, derginin yayınlayabileceği öyküyü yazmaya başlaması büyük tehlikeydi. Bu yüzden dergilerin çoğalması yazar adayları için büyük önem taşıyor.
Okurun gelişen teknoloji sayesinde öyküsünü okuduğu yazara ulaşabilmesi, okuduğu metine tepkilerini sıcağı sıcağına ulaştırabilmesi öykü dergilerini iletişim aracı haline gelmesine neden olarak geniş bir öykü ailesi oluşturmaya başladı.
Öykü yazarı olarak gelişmenin yolunun dergilerden geçtiğini anlayan yazar adayı, dergileri kendini gösterebileceği bir platform olarak görmekte, benim de anlatacaklarım var demekte haklı. Çünkü herkesin öyküsü var herkes öyküsünü paylaşmak istiyor. Bu yüzden dergilerin önemini kavrayan öykücü önce dergilerde yer alan öykülerle kendi öyküsünü kıyaslıyor. Ola ki beğenmediği bir öykü gördüğünde – ki ben buna: kötü yazılmış öykünün yazar adaylarını cesaretlendirmesi diyorum- yazma isteğini tetiklemesi ve dergiye öykü göndermesine sebep olmaktadır. Tabi bu öyküsünü paylaşıma başlaması için gereken cesareti kötü yazılmış (ya da okurun ben bundan daha iyisini yazarım düşüncesi) öyküye borçluyuz demek istemiyorum ancak etkisini vurgulamak istiyorum.
Öykü yazarı olmak sadece öykü yazmakla bitmiyor. Dergiler, öykücünün kendini geliştirmesi için (öykünün serüvenine tanık etmeyi kolaylaştıran) öykü hakkında yazılar yayınlıyorlar. Usta öykücülerin, eleştirmenlerin öykü ile ilgili yazıları öykücünün öykü birikiminin çoğalmasına sebep oluyor. Birikiminin artması hem kendi yazdıklarına özeleştiri yapmasını hem de kendi öykücülüğünü sorgulamasını sağlıyor. Yani öykü dergisi bir öykücü için sadece öykülerini yayınlaması ve değişik öyküler okuması çağrışımı yapmıyor artık. Yazarın kendi ülkesinin ve diğer ülkelerin öykü birikimini de öğrenerek yazdığı türün tarihçesini de öğrenmeye zorluyor ve iyi de yapıyor. Bu yüzden öykücü öykü dergisini önemsememek gibi bir lükse sahip değil.
Dergilerin birer okul olmasını, edebiyat sohbetleri ile örneklendirmek istiyorum. Gerçi, şimdi merkez taşra ayrımı pek kalmadı ama şunu kabul etmek gerek özellikle İstanbul ve Ankara’da öykücüler (daha çok bir dergi çatısı altında) bir araya gelebiliyorlar. İşte dergilerin okul olma özelliği burada kendini gösteriyor. Öykücülerin öykülerini değerlendirmeleri, öykü gündemini konuşabilmeleri, tanıklık ettiği gelişmeleri paylaşmaları yazar ve yazar adayı için bulunmaz bir nimet oluyor. Sohbetler yeni öyküleri doğururken yazma isteğini de kamçılıyor. Öykü hakkındaki düşünceler yazıya dönüşüp dergilerde yer alıyor. Bu şekilde öykücülerin gelişimi sağlanıyor. Özellikle deneyimli öykücülerin genç (!) öykücülere kazandırdıkları sayesinde öykümüz gelişiyor ve topraklarına yeni fidanlar dikiyor.
Yazmak istediği türün temsilcilerini, mahfillerini bu şekilde keşfetmek de dergilerin okul olma işlevindeki önemliliğini işaret ediyor.
Özellikle seçilmiş hikayeler okulundan mezun olan 1950 kuşağının şu an için belirleyiciliği ve kalitesi öykü dergiciliğinin bir okul olduğunun en göz görülür örneğidir. 2000 li yılların öykücüleri de yavaş yavaş kendini göstermeye başlaması ve bir kuşak oluştuğunun işaretlerini vermesi öykücülüğümüzün ve dergiciliğimizin önemli yollar kat ettiğinin resmidir.
Öykücünün dergilerde yer alan tür hakkındaki yazılarla birlikte eleştiri yazılarını da takip etmesi gerekiyor. Yıllardır öykü eleştirisi konusundaki yetersizlikten şikâyet edilse de şu an bahsi geçen dergilerde eleştiri yazılarını da görebilmekteyiz. Semih gümüş, M.Sadık Aslankara, Ömer Lekesiz, Ömer Türkeş, Necip Tosun, Feridun Andaç, Selim İleri, Adnan Binyazar, Nemika Tuğcu, İnci Aral, Adnan Özyalçıner, gibi isimler bu konuda şu anda söz sahibi olan kişiler. Özellikle öykücülerin tür olarak öykü hakkında düşündüklerini, okudukları öyküler hakkında düşündüklerini dillendirmek için biraz cesarete ihtiyaçları var. Eleştirmenlerin eleştirme biçimleri genç öykücüleri öykü hakkında konuşmaya veya öykülerini yayınlatmaya korkutuyor olabilir. Cesaret verici ve öğretici eleştiriler tür hakkında değerlendirmeler öykücülüğümüze kattığı gelişim bir yana öykücülerin dergilerde yararlandıkları birer dersten başka bir şey olamaz.