Yalancı, allanmış pullanmış, bize dayatılan yaşamın içinde ne kadar mutluyuz? Ne kadar kendimizi ifade edebiliyor ne kadar düşündüğümüz gibi yaşayabiliyoruz? 

Ne kadar başkalarına saygı gösteriyor ve bu saygıdan ne kadarını kendi üzerimizde taşıyoruz?

Düşündüklerimizi söylediğimizde ne kadar dinleniyor, ne kadar tartışabiliyoruz?

Etrafımızdakilerden duyduklarımıza ne kadar itiraz edebiliyor ne kadar onlara kendi düşüncelerimizi açıklayabiliyoruz ve bunu yaptığımızda ne kadar ötekileştiriliyoruz?

Hangi kapıdan gireceğimiz hangi pencereden bakacağımıza ne kadar kendimiz karar verebiliyoruz? Neden şehrimizin meydanında belirli bir saatte olmaktan korkuyoruz? Neden komşumuz, neden arkadaşlarımıza kendimizi anlatamıyoruz? 

Neden insanlık denilen değerler üzerine paydaş olamıyoruz? Neden başkaları gibi düşündüğümüzde sorun olmuyor, neden kendi görüşlerimizi paylaştığımızda susturuluyoruz?

Neden susmak saygı göstergesi sayılıyor? Susmak aynı zamanda biriken bir karşı duruş olamaz mı? 

Neden çoğunluk gibi düşünmeyen insanlar yalnızlaştırılıyor? Neden insanlık erdemlerine doğru yola çıkılmakta gecikiliyor, neden çıkarlar uğruna birliktelik yaşayanların azı dişlerine kadar gülüşlerini içimiz burkula burkula izlemek zorunda kalıyoruz? 

Neden çocuklarımıza bütün olup bitenleri açıklamakta zorluk çekiyoruz? Neden vicdanlarımızın sesini ya sol hoparlörden ya da sağ hoparlörden açıyoruz. Neden stereo yayın yapmıyoruz?

Neden hiç uzmanı olmadığımız konularda ahkâmlar keserken insanlıktan bahsetmiyoruz? İnsan değil miyiz biz?

Bugünlerde yaşadıklarımızı çocuklarımıza, öğrencilerimize nasıl anlatacağız?

 Neden halk ayakta? Neden koca koca adamlar ağızlarından salyalar saçarak konuşuyorlar? Bunları çocuklarımıza anlatır mısınız? 

Ben bir öğretmenim. Öğrencilerim soruyorlar, bütün olaylar hakkında, haklı olarak, öğretmenlerinin görüşlerini merak ediyorlar.

Biz memuruz, konuşamayız desek inanmıyorlar, konuşmaktan çekindiğimizi düşünüyorlar. 

Haberim yok deyip geçiştirmek gülünç duruma düşmek oluyor.

 Öğrencilerimiz bizden daha cesur konuşuyorlar. Fizik, kimya, matematik anlatırken çocuklarımız haklı olarak olayları anlamlandırmaya çalışıyorlar. 

Açılımı sordular ilk kez, cevap veremedik.

 Gezi parkını sordular, konuşamadık. Evet, yalnızız. Allahtan karne zamanı geldi de sorulardan kurtulacağız. Umarım öğrencilerimiz tekrar okullarına döndüklerinde mutlu bir ülkenin umutlu çocukları olarak gözleri ışıldar ve bizler de onların öğretmenleri olarak, ağabeyleri, ablaları olarak sadece güzellikleri konuşur, huzurlu bir şekilde derslerimizi işleriz. 

Bu şiiri çoğu kez haykırarak okurum. Paylaşmak istedim.

 

Yalnız İnsan

Yalnız insan merdivendir 

Hiçbir yere ulaşmayan 

Sürülür yabancı diye 

Dayandığı kapılardan 

 

Yalnız insan deli rüzgâr 

Ne zevk alır ne haz verir 

Dokunduğu küldür uçar 

Sunduğu tozdur silinir 

 

Yalnız insan yok ki yüzü 

Yağmur çarpan bir camekan 

Ve gözünden sızan yaşlar 

Bir parçadır manzaradan 

 

Yalnız insan kayıp mektup 

Adresi mi yanlış nedir 

Sevgiler der fırlatılır 

Kim bilir kim tarafından

Louis Aragon