Üniversiteyi, yüksek yüksek lisansları, doktorayı bitirip, sadece kendini besleyenler var. Almış olduğun eğitim sürecinde not kâğıtlarına çalışmak, senin insanlık vasfından sınıfta kalmana vesile olacaksa, okuma. Emin ol insan olmanın torpili hiç bitmiyor.
Bir diğer mesele ilkindin daha vahim. Fütursuzca evlenenler. Aman Allah’ım. Çevremde o kadar çoklar ki hangi birini anlamaya çalışsam? Biri diyor ki; “Zaten beş yıldır beraberiz, ee bari evlenelim dedik.” Evlenmeyin güzel arkadaşım. Evlenmeyi alışkanlığın dışından ibaret göremiyorsanız, evlenmeyin. Alışkanlıkların seyri değişince mahkemelerde zaman harcıyorsunuz. Yapmayın, aile mahkemeleri sizin için kurulmadı. Evlilik niyetine hazır olanların birbirini tanıması gereken süreyi, siz kendinizi oyalamak için kullanıyorsanız çok yanlış yerdesiniz. Çünkü eğlence merkezleri oyalanmak için kuruluyor, nikâh daireleri değil. Ve işte kendini büyütemeyen bu insanlar bir de anne- baba oluyor. İlk iki durumun tarihçede daha da vahim olanı burada başlıyor. Bilinçsizliğin ve isteksizliğin sonucu olarak atılmış sorun odaklı çocuklar doğuyor. Eğlence odaklı anne- babanın bir oyundan bir ibaret sandığı çocuk, hayatı bir oyuna yüklüyor. Alışkanlık sonucu sürdürülen bir evliliğin sadakati de saadeti de olmuyor. Sadakatsiz büyüyen çocuğun bağlılığı da ailesi dışında ki her şey olabiliyor. İlk meseleye döndüğümüzde böyle çocuklar okuyor işte. Sonra oyuncak sahibi oluyor sonra oyuncakları parçalıyor.
Bilinçli seçimler yapın. Ve yaptığınızın seçimlerden dolayı kimsenin sizi kınamasına fırsat tanımayın. Herkes okumak zorunda değil, herkes evlenmek, çocuk sahibi olmak zorunda da değil. Kimi yüksek lisanslar yaparak insana hizmet eder, kimi yüksek yüksek tepelerde kaliteli çocuklar yetiştirerek…