Yani Perşembe Gününden belli olmuştu, Mustafa Çelik'in bu göreve getirileceği.

Peki ayın Çelik hak etti mi bu görevi.

Elbette.

Kocasinan İlçesi'nde kısa zaman dilimine saığdırdığı modern hizmetler, Kayseri'nin emin bir ele teslim edildiğini ortaya koyuyor.

Bekir Yıldız ve Memduh Büyükkılıç da bu göreve layık insanlardı.

Ancak Mustafa Çelik'in bu iki isme karşı avantajı, gençliği ve iyi bir ekip oluşturması.

Yeni Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Çelik'in Kayseri Halkına önemli hizmetler yapacağına inancım tamdır.

Kayseri'ye, Kayseri Halkı'na yeni Şehr-i  Emin hayırlı olsun.

İŞTE FOTOĞRAF

Özgecan'ın katili sadece bir minibüs şoförü değildir aslında.

Kadının yeri evidir. Kadınlar çalışmasa işsizlik olmaz diyen kafadır.

6 yaşında kız çocuğu ile evlenilir diyen kafadır.

Annenin bile diz kapağının üstü tahrik eder diyen kafadır.

Sokağa çıktığında, kendisi çevresinden geçen kadınları radar gibi tararken, 3 adım arkasında ambalajlanmış karısını yürüten kafadır.

Hamile kadının sokakta ne işi var diyen kafadır.

65 kişilik siyasal oluşumu erkeklerden oluşturan, kadını yok sayan, ona toplum içinde sorumluluk vermek yerine, hiçe sayan kafadır.

Ahlakı kadının bacak arasından ibaret sayan kafadır.

O kafa değişmedikçe, daha çok Özgecanlar için içimiz yanacaktır.

Lanet olsun, bilinçli olarak yozlaştırılan o kafaların hepsine..

Dün sosyal medyada paylaşılan bir yazı, aslında Türkiye'nin fotoğrafı gibiydi.

O nedenle aynen alıyorum.

Çünkü,  biz kadınları hiç sevmedik! diye başlıyor;

Saçlarını sevdik, bedenlerini sevdik, hele bir de sarışınsa daha çok sevdik

Yolda, arabada, televizyonda, internette onlara hep "baktık"

Her yerlerine iyice ve dikkatle baktık.

Pek iyi görememiş olacağız ki bir daha baktık.

Bir daha ve bir daha...

Kadınların her yerlerine baktık ama gözlerine ya hiç bakmadık ya da baktığımızda çok geç kalmıştık...

Biz kadınlara dokunmayi sevdik.

13-14 yaşındaki çocuklara bile dokunmayı sevdik!

Kadınlara dokunmada dünya sıralamasında üst yerlere geldik...

Rakamlar oldukça "umut verici!

% 40 ını sürekli dövdük

%45 ine duygusal şiddet uyguladık (küfür,hakaret,küçük düşürme)

%16 sına zorla dokunduk.

% 9 una daha masum birer çocukken bile dokunduk.

Ama onlar hep sustular. Çünkü konuşsalar kimse inanmazdı. "kim bilir neler yaptın ki sana tacizde ya da tecavüzde bulundu komşun" bu da sana ders olsun, türünden tepkiler görecekti.

%25 imiz "bazı durumlarda kadın dövülür" demeyi doğal bir şey gibi dile getirdik.

% 51'i erkekler ile tartışmayı bile "saygısızlık" saydık.

%36'sı kendisi para kazansa bile parasını nasıl harcayacağına karar veremeyeceğine inanmış ya da inanmak zorunda bıraktık.

% 52'si "erkek kadından sorumludur" diyecek kadar kadınlığını unutmuş ya da unutturduk.

% 49'u "erkek ne zaman isterse bana sahip olabilir benim itiraz hakkım olamaz" diyecek konuma gelmiş ya da getirdik.

Biz kadınları kullanmayı çok sevdik. 

Evde, işte, siyasette, okulda kısacası her yerde...

"Cennet anaların ayakları altında" diye diye büyütüldük ama anaları hep ayaklarımız altında çiğnemeyi, ezmeyi, tepiklemeyi sevdik...

İş verirken bile onları hep düşündük!

İş yerinde gözümüz gönlümüz açılsın diye bayan eleman aranıyor ilanları vermeyi çok sevdik.

Türkiye hızla ve şevkle karanlığa gidiyor.

Hatta koşuyor...

Çünkü kadın yok oluyor, yok ediliyor...

Annemiz, kızkardeşimiz, yavuklumuz, yok oluyor, yok ediliyor.

Kadını yok olduğu ülkenin gideceği yol bellidir. Karanlık ve onursuz bir gelecek...

Lütfen artık kadınlara beyinlerimiz ve gözlerimizle bakmayı  öğrenelim...

Daha da önemlisi kalbimizle, yüreğimizle bakalım..