Suriye’de Beşar Esad’ın görevden ayrılması ve Ahmed Şara’nın liderliğe gelmesi, dünya kamuoyunda “yeni bir başlangıç” olarak görülüyor. Ancak, yıllardır süren iç savaş ve derin toplumsal yaralar düşünüldüğünde, lider değişikliği gerçekten bir çözüm sunabilir mi? Bu sorunun yanıtı, yeni yönetimin geçmişin hatalarından ders alıp almadığına bağlı.

Türkiye ve Suriye arasında başlayan normalleşme adımları da bu bağlamda dikkat çekici. Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Şam ziyareti, iki ülke arasında yeni bir sayfa açma çabası olarak değerlendiriliyor. Ancak bu görüşmelerin, sınır güvenliği ve mülteci krizine ne ölçüde çözüm üretebileceği hâlâ belirsiz. Suriyeli mültecilerin geri dönüşü gündemdeyken, Suriye’nin altyapı ve güvenlik koşullarının bu dönüşlere ne kadar uygun olduğu tartışmalı.

Suriye’de barış ve istikrar, yalnızca diplomasiyle değil, sahada gerçek adımlarla mümkün olabilir. Yeni liderin reform vaatleri, pratikte karşılık bulmadıkça umutlar kısa sürede hayal kırıklığına dönüşecektir. Türkiye’nin bu süreçteki rolü ise tarihsel bir sorumluluk taşımaktadır. Ancak bu rol, insani değerlerden ödün vermeden, gerçek bir vizyonla yürütülmelidir.

Kısacası, diplomasi umut verici olsa da, kalıcı bir barış için vaatlerin ötesinde somut değişimler gerekiyor. Şimdi, sözler değil, eylemler konuşmalı.