Kalemin kutsallığını, haber değerini, köşe yazısının önemini ve hepsinden önemlisi de yazılarda zenginliğin okurda yarattığı mutluluğu.
Ve dedim ki;
"Bakmayın günümüzde meslek de bir dönüşüm süreci yaşıyor. Bu geçici bir durumdur. İlerde, her demokraside olduğu gibi ülkemizde de evrensel gazeteciliğin normlarını yeniden yaşama ve yaşatma sorumluluğumuz olacaktır, bunu hep birlikte yerine getireceğiz"
Ama gençler karamsar.
Hepsi şimdiden KPSS hayali kuruyor.
Hiç birinin okuduğu alanda gelecek planladığını görmedim.
Bir genç anlattı;
"Sayın Zorlu, Fakülte yönetimi sizin içinizden bazı isimleri öğretim görevlisi olarak derslerde görevlendiriyor. Bir kısmının iki cümleyi yan yana getirerek özetleme yeteneğinden mahrum olduğunu görüyoruz. İçlerinden biri var ki, o da neredeyse bir çok derste, düzene ayak uydurduğumuz takdirde elde edeceğimiz ekonomik başarıları ima eden söylemler geliştiriyor ve kendisinin kaç dairesi, villası ve ekonomik gücü olduğunu özetliyor. Sanki bize 'sistem çalgı, siz çengi, ayak uydurmaya bakın" türünden mesajlar veriyor"
Utandım, yüzümün kızardığını gençler de farketti.
Dedim ki;
"Arkadaşlar, gazetecilik kurtuluş savaşı öncesi ve savaş sırasındaki o zor yıllarda bile topluma moral vermek adına, imkansızlıklardan imkan oluşturup, özgürlüğün, bagımsızlığın önemini bu topluma anlatmaya çalıştı. Elbette bizlerin de kırmızı çizgilerimiz vardır. Ama bu kırmızı çizgilerin hiç değişmeyeni ülkenin, milletin ve mensubiyetinden onur duyduğumuz toplumun ortak menfaatleri olmalıdır. Bazen bir zümrenin, bir ailenin, hatta bir kişinin ali menfaatleri için kalemindeki mürekkebi boşaltıp irinle dolduranlar da çıkar. Ama unutmayın, bunların hiç birinin dünya görüşü hiç bir zaman değer kazanmamıştır, kural haline gelmemiş ve toplum vicdanında bu tipler hep mahkum olmuştur"
Gençler daha neler neler anlattı.
Bir an karamsarlığa kapılmadım dersem yalan söylemiş olurum..
Buradan Erciyes Üniversitesi İletişim Fakültesi'nin dekanından yöneticisine ve Erciyes Üniversitesi Rektörüne sesleniyorum;
Sahi kim bu geleceğin gazetecilerine mesleği bu kadar küçük düşürecek imajı yerleştiren gazeteciler.
Kendilerinden ricamdır.
Lütfen bu isimleri tek tek kamuoyuna açıklayın.
Hocalık, eğiticilik kutsal bir kavramdır.
Türkçe fukarası, menfaat dışında hiç bir şey düşünmeyen, kalemi ile yazı yazmak yerine bina ve villa resimleri çizerek bunları gerçeğe dönüştüren bu adamları kamuoyunun bilme hakkı vardır.
Bu isimlerden bir iki tanesinin gazetecilik mesleğini 24 saat yaşayan insanlar olduğunu da söyleyip onların hakkını teslim etmekle beraber, lütfen bu mesleği gelecek için seçenlerin yaşadığı hayal kırıklığının müsebbiplerini de hep birlikte ortaya çıkaralım.
Döne döne köşesi kalmamış, bir eli solda, bir eli sağda, gözü üzerine tırmanacak kutsallarda olan bu insanları tartışmanın zamanı geldi de geçiyor.
Sayın Kaya, Sayın Elden çok büyük bir vicdani sorumluluk taşıyorsunuz.
Lütfen bu gençlerin gazeteciliğe bakışını bu hale getiren bu arkadaşlarla okulunuzun ilişiğini kesiniz.
Kesmediğiniz takdirde, kesene kadar bundan sonra bunları ve sizi sık sık bu köşeye konuk edecek, hep bunları gündemde tutacağım.
Ve Sayın Rektör, bilimselliğe verdiğiniz önemle tanıyoruz sizi.
Hiç incelemediniz mi, bu adamlar kim, bu öğrencilere ne anlatıyorlar diye.
İki kaz bile güttürmeyeceğiniz bu isimlerin bu okullarda nasıl derse girdiklerini gerçekten çok merak ediyorum.