Her güçlükte gerçekten de yüzleşmemiz gereken tek şey kendimiziz. Peki, akreple yelkovan bile birbirini kovalarken biz neden yerimizde sayıyoruz. Ya da geçmişe bağlanıp kalıyoruz. İtiraf etmem gerekirse geçmişi, o eskilikleri ve yaşanmışlıkları ben de seviyorum. Ama Dünya dönmeye devam ediyor. Biz insanlarda kendimizi bu duruma kolay bir şekilde alıştırıp yaşayıp gidiyoruz. Gidiyoruz da nasıl gittiğimiz önemli. Dünyada herkes gelip geçici önemli olan iz bırakabilmek, öyle ya da böyle yaşadım diyebilmekte, insan kalabilmekte, arkana dönüp baktığında keşkelerinin olmadığı hayatı yaşayabilmekte asıl hüner.
Geçmiş geçmişte kaldı dersimi aldım. Bir adım daha atmalıyım diyebilmektir. Yenileceğini bilsen de vazgeçmemektir düşlerinden. Üzerine teker teker yıkılsa da düşlerin haline şükretmektir bazen cesaret denen şey. Vicdanın rahat bir şekilde uyuyakalmaktır hayattaki dinlenişlerin. Bazen de bir kelebeğin kanat çırpışı ve ömrü gibidir. Kendinle olan mücadelen. Takatin kalmayınca yokuş aşağı bırakmaktır kendine yapabileceğin en büyük delilik. Sonrası göçebe bir kuş gibi oradan oraya. Hayat seni nereye savurursa…
Mevlana’nın da dediği gibi;
Her gün bir yerden göçmek ne iyi
Her gün bir yere konmak ne güzel
Bulanmadan, donmadan akmak, ne hoş!
Dünle beraber gitti cancağzım,
Ne kadar söz varsa düne ait
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım...
Hoşça Kal Sevgili okur…