Medeniyet trenini taşıyan kültür katarlarının belki de en yüklüsü dil vagonudur. Bir rahmet nişanesidir dil; toplumların açlığını, savaşını, ölüsüne ağıtını, bebesine ninnisi, masalını, efsanesini asırdan asıra taşır.
Kelimeleri, gücünü umursamadan savurduğumuz, argoyu adamlık sandığımız şu günlerde, dilin kıymetini yabancı bir gurup içinde konuşulanlardan hiçbir şey anlayamayınca fark edersiniz. Hali arz için adeta maymunlaşıp mimiklerle, çıkan sesleri beslediğimiz halde kurbağa gürültüsünden öte hiçbir şey anlatamadığımızda. Ve yüzlerde beliren o anlamsız ifade. Dil öyle bir rahmet pınarı ki, milyonlar aynı sesle aynı şeyi anlatıyor ve anlıyor. Sadece sizin bildiğiniz bir dil gürültüden öte hiçbir şey ifade etmiyor.
Öyleyse gönlünü öz değerleriyle mayalayamamış sefillerin sanat adına dili katlederken aslında nesilleri yalnızlaştırdığı, yozlaştırdığı, belki on yıllar içinde yüz yıllık tahribatlar yaptığı gerçeği günümüzde çok aşikâr. Halka açık sanat adına yapılan bir organizasyonda takdimde pornocu şair diye anons edilirken alkışlanan bir dönem. Avrupalı kültürel mirasını sahiplenip yüzlerce yıl önce yazılmış kitaplarını yazıldığı günkü diliyle okuyup anlayabiliyor. Hala Romeo Jülietini satır satır aklında tutabiliyorsa bir müsebbip bulmak gerekmez mi? Yirmi beş yıl önce vefat eden büyüklerin göz nuru, bilgi ve edep şahikaları bu gün sadeleştirilmeye mecbur kalınıyorsa, öz Türkçe, sözde eski kelimeler yeni nesil tarafından burun kıvrılarak ve kekeleyip durak yapılarak okunuyorsa bu işi görmemezlikten gelmek bu millete hıyanet sayılır.
Yalnızlaşıyoruz, farkında mısınız? Mehmet Akif’in diline yabancıyız. Yalnızlaşarak kendimize yabancılaşıyoruz, kısırlaşarak küçülüyoruz. Binlerce yıllık mazisi olan gönlünü ebede ayarlamış bir millet, en çok 50 yıllık bir dil mirasını anlayabiliyor.
Korkarım yozlaşan kısır bir dil, döl vermez bir millet doğuracak.
Bu güzelim dili baykuş nidasına çevirenler, kuşdiliyle yazılmış yazı ve şiirleri sanat şahikası gösterenler yaptıklarının farkındalar. Vazifeli oldukları işlerinde de maalesef başarılılar. Her biri neredeyse edip olan bu millet, kelime çokluğuyla övünülen bir dilde halini arza kelime bulamaz olmuştur. Dayatılan bu kelime orucu mutlaka bozulmalıdır. Tenkit edilmesi hatta tehdit edilmesi gereken öz güvenini kaybetmiş olan bizleriz.
Sokak isimlerimiz, dükkânlarımız, televizyon, radyo, dergi adlarımız hatta evlatlarımız… Belki de topyekûn, köprüler atılmalı, kalemler mürekkep dolmalı büyük dil savaşı başlamalı. Hatta inadına unutulmuş eski kelimeler tozlu kitaplardan tekrar hortlatılmalı, eli kalem tutan herkes behemehâl bu kelimeleri tekrarlamalı, körpe dimağlarda nakkaş maharetiyle nakşedilerek normalleştirilmeli.
Kazanmak zorunda olduğumuz zor bir savaşın eşiğindeyiz.
Başaramazsak; yozlaşan kısır bir dil, döl vermez bir millet doğuracak.