Şimdi ise çok güzel bir işe girişmenin heyecanını yaşıyorum. Birkaç gün önceki bir yazımda ipuçlarını vermiştim aslında. Hatırlarsınız belki, şöyle demiştim:

“Canlı ya da cansız her şeyin bir hikâyesi olduğuna inananlardanım. Ve üzerine yaşanmışlığın sindiği ne varsa bakmak, dokunmak ve dinlemek isterim. Otobüse veya tramvaya bindiğimde arkamda yahut önümde oturan insanların konuşmaları ister istemez dikkatimi çeker. Çok güzel cümleler kurar bazıları, deftere not alırım. Hepsi ayrı bir hikaye… Hiç biri yabancı değil. Hepimizin hayatları bir şekilde birbirine değiyor. “

Ve ben hayatlarımızın birbirine değdiğine, o ufak temasların büyük farklılıklara sebep olabileceğine, hayatı birlikte ve basit şeylerle güzelleştirebileceğimize bütün yüreğimle inanıyorum. Bu yüzden de sizlere artık, bloğumda yeni açtığım “İyi Şeyler de Oluyor” kategorisinde, elimden geldiği kadar, hayatın içindeki sade ama çok güzel şeylerin yaşandığı hikayelerden, kendi dünyasında büyük denizleri aşabilmiş “Küçük Kara Balık”lardan bahsedeceğim. Umarım, bulup derleyeceğim hikayeler, yüzünüzde ufacık bir tebessüm şeklinde bile olsa hayatlarınıza dokunur.

Ne demişti Murathan Mungan,

“Geçer gider herkes, hikayelerdir geriye kalan… “

Bize kalan da yine güzel hikayeler olsun, beklemede kalın. Keyifli günler