Film 1965 yapımı. Yani oldukça eski. Fakat filmin bir sahnesinde güzel kız, kendisinin resmine aşık olan genç için ” Bu zamanda resme aşık olan insan var mı? ” diyor. Yani aynı umutsuzluk o yıllarda da hâkim. Ama benim merak ettiğim onların ne kadar umutsuz olduğu değil, o insanların da gerçek aşk, samimiyet ve iyiliğin eskilerde kaldığını söylemesi. Hele bir de 1960’lı yıllarda. Yani elli sene öncesi…
Yeşilçam’ın, siyah-beyaz perdelerine rağmen insanlara umut aşıladığı, yaşamlarına kılavuzluk ettiği dönemden bahsediyorum. Cüneyt Arkın’ın dünyayı kurtardığı, Türkan Şoray’ın herkese galip gelen aşklarının olduğu ve Ayşecik’in sokaklarda neşeyle oynadığı bu dönemde bile asıl mutluluğun daha eskilerde olduğunun söylenmesi çok garip. Ama biraz düşününce bunun sebebini anlayabiliyorum. 1960’lı yıllarda Türk Sineması en parlak dönemini yaşıyordu. İnsanlar o yıllarda kendilerini Yeşilçam’ın o mutlu, güçlü, umutlu karakterleriyle özdeşleştirmişlerdi. Can Dündar’ın ‘Aynalar’ adlı belgeselinde söylediği gibi ” Kadınlar Türkan Şoray gibi ağlar, erkekler Cüneyt Arkın gibi güler, çocuklar Ayşecik gibi oynarlardı. ” Peki, neden aynı cümle : ‘ Eskidendi.’ 1960’tan öncesi daha mı mutluydu? Aslında evet. Tıpkı 1960ların da 1970 kuşağına göre daha mutlu olması gibi.
Geçen zamanla; aşk, sevgi, dostluk her ne kadar yok olmasa da değişen hayat şartları, gelişen teknoloji ve diğer koşullardan dolayı masumiyetini ve gerçekliğini yitiriyor. Yani ” Eskidendi” demeleri bu değerlerin artık var olmadığından değil azalmasından kaynaklanıyor. Ama asıl korkunç olan zamanla bu azalışın bir yok oluşa dönüşeceği gerçeği. İşte o zaman ” Eskidendi” derken artık bir yokluktan ve eksiklikten bahsedeceğiz. Bu eksiklik ruhumuzda kocaman boşluklar açacak. Duygu yokluğu çeken insanlar haline geleceğiz. Şuan mimarı olduğumuz ve övündüğümüz teknolojiyle kendi kendimizi birer robot haline getireceğiz. Sevmenin, özlemenin, değer vermenin ne olduğunu bilmeden nefes alacağız. Ve buna bir de ” yaşamak ” diyeceğiz. Ta ki yorulduğumuzu anlayana dek... İşte o gün yorgunluğumuzu, duygularımızı teslim edecek bir film, şarkı ya da kitap arayacağız. Bulamadık mı? İşte asıl o zaman Vay halimize!