Bugün kendisine ve hükümete yönelik saldırıya geçen “Faiz Lobisi”ne dahil olan isimler, Başbakan’a kendi dönemlerinde on kat zengin olduklarını söylemişler. Başbakan anlam veremiyor. Madem servetlerine bu kadar katkıda bulundu, neden yeterli bulmuyorlar diye anlamsızlık yaşıyor.

Asgari ücret ne durumda? Asgari ücret 2002'de 184 TL iken 740 TL'ye yükseldi. Asgari ücretle 2002 yılında 181 etmek, 21 kilo dana eti, 143 litre süt, 146 litre mazot alırken 2012 yılında alım gücü artarak 303 ekmek, 31 kilo dana eti, 371 litre süt ve 198 litre mazota yükseldi. Göreceli bir iyileşme olduğunu rakamlara bakarak görebiliyoruz. 

Asgari ücretle Başbakan’ın tavsiye ettiği üç çocuğun masrafları nasıl karşılanır. Küçük esnaf ne durumdadır. Bilemiyoruz. 

Bu ülkede yaşayan her insanın, vatandaş olarak ve bir insan olarak devletten beklentileri var. İstek ve beklentilerinin duyulmasını, dikkate alınmasını da gönülden arzu ediyorlar. 

Bu ülkede yaşayan insanların hayat tarzları, siyasi görüşleri ve inançlarıyla ilgili sorunları var. Bu sorunlar bizzat insanların devletle karşı karşıya kaldığı sorunlardır. Alevi/Bektaşi’nin dergah sorunu, sünninin başörtüsü sorunu, sosyalistin, sosyal demokratın adalet talebi, milliyetçilerin milliyetleriyle ilgili sorunları, Çerkesin, Lazın, Arabın, Gürcü’nün ve benzerlerinin anadil sorunları... 

Say say bitmez. Haklı taleplerimiz kadar, gerektiğinde kaşınarak, kanatılarak birbirimize düşmemize de yol açan bir çok yaramız var. 

***

Ütopik siyasal görüşlere sahip olabiliriz. Benim de gönlümden geçen bir dünya var elbette. Ama yaşadığımız dünyada kaçınılmaz olarak bazı şeylere mecbur ve mahkumuz. Bunlardan biri de bir devlete sahip olmak ve onun koyduğu kurallar ve kanunlar çerçevesinde yaşamaktır.

Türkiye’de yaşadığımız en büyük sorunlardan biri, haklı talepleri nedeniyle karşı karşıya gelen insanların haklarını şiddet yoluyla araması olmuştur.

Mesela Kürt meselesi tam da anlatmaya çalıştığım durumu açıklıyor. Kürtlerin haklı oldukları bazı talepleri vardı. Fakat bu taleplerini şiddete başvurarak dile getirmeye çalıştılar. Kan ve dil aynı şey değildir. Dilin söyleyebileceklerini kan söyleyemez. Üstelik dünyanın hiçbir yerinde gücünü henüz muhafaza eden bir devlet şiddet diliyle talep edilen isteklere boyun eğmez ve şiddetten başka bir dille cevap vermez.

Gazete yazıları yazmaya başladığım günden beri dile getirmeye çalıştığım şeyler var. Özet halinde bir kez daha vurgulamak gerekirse. 

Bugünkü düşmanlıklar ve karşıtlıklar sanaldır, yapaydır. Bu sanallığı göremediğimiz sürece yanılgılarımız ve düşmanlıklarımız da sürecektir. Şunu görmekten aciz miyiz? Düşmanımın düşmanı dostumdur diye, daha dün birbirine bırakın küfretmeyi, kurşun sıkan insanlar kolkola girdiler. 

Peki yarın başka bir düşman için, bugün küfrettiğiniz, taş attığınız, aşağıladığınız insanlarla kolkola girmeyeceğinizin garantisini verebiliyor musunuz? 12 Eylül öncesi CHP ve MHP ile aynı partilerin, partizanlarının birbirleriyle ilişkilerine ne olur bir bakın. Birbirlerini ihanetle suçlayan, kurşun sıkan bütün fraksiyonların bugün sarmaş dolaş oluşlarına bir bakın. Yarın Ak Parti ile aynı şeyleri yaşama imkan ve ihtimaliniz yok mu? Eğer böyle bir ihtimal varsa bu kadar şiddetli bir düşmanlığa ne gerek var? Eğer böyle bir imkan ve ihtimal yok diye düşünüyorsanız, dünkü düşmanlarınızla bugünkü barışıklığınızı, yan yanalığınızı nasıl açıklıyorsunuz. Biraz fikir biraz izan...

Benim radikal olduğum tek siyasal görüşüm şudur; bu ülkeye, bu millete sevgimin referansını hiçbir kişi ve kuruluşa dayandırmam. Ülkemi ve bu ülkede yaşayan her insanla; insan olma, millet olarak aynı kaderi yaşıyor olma ortak paydasında buluşurum. Sevginin zarar verici yanlarından da kendimi ve etrafımı korumaya çalışırım. Tuttuğum ve bulunduğum taraf budur. 

Kimse kusura bakmasın. İfrat ve tefrit arasında tercih yapmak zorunda bırakanların hiçbirinin yanında olmamak konusunda kararlıyım. Bu yüzden ne ifrat ve tefriti temsil ettikleri sürece, şiddete ve teröre başvuran kimsenin yanında olmadığım kadar, imam hatipli Başbakan Recep Tayyip Erdoğan (RTE), ne de imam hatipli Antikapitalist Recep İhsan Eliaçık (RİE)’ın yanında durmayacağım.