Menopoz dönemi hakkında bilgi veren Prof. Dr. M. Tamer Mungan, "Menopoz aylık mentsrüel siklusun kalıcı olarak durmasıdır. Bu olayda, kadın üreme organı olan overlerin (yumurtalıkların), folliküler aktivitesinin (yumurta oluşturma) ortadan kalkması söz konusudur. Bu kapsamda bakıldığında; doğal menopoz (yaşa bağlı), cerrahi menopoz, toksik ilaç veya madde maruziyeti sonrası gelişen iatrojenik menopoz gibi nedenlerle de gelişimi söz konusudur" dedi.
Doğal gelişen ve yaşa bağlı olan menopoz yaşının, sosyokültürel ve etnik yapı ile ilgili olarak değişmekle beraber ülkemizde 47-53 yaş aralığı bandında ortaya çıktığını belirten Mungan, ailesel menopoz yaşının da bir etken olabildiğini ifade etti.
Bazı olgularda daha ileri yaşlara kadar uzayabildiğini de söyleyen Prof. Dr. M. Tamer Mungan, "Yüzde 1-2 olguda ise 40 yaş alında olabilmektedir. Erken gelişen bu durum prematür menopoz (beklenenden evvel) olarak adlandırılır. Klinik olarak, menopozal süreç birdenbire adet kesilmesi ile kendini belli edebileceği gibi, bazı adet düzensizlikleri ile kademeli olarak da gelişebilir. Bu sürecin yönetiminde bu nedenle perimenopozal dönem dediğimiz adet kesilmesinin ve yumurta rezervlerini bitişini ifade edecek bir süreç vardır" diye konuştu.
Genel olarak adet kesilmesi ile başlayan bu sürecin, öncesine premenopoz deniliyor. Bu dönemde adet düzensizlikleri, ateş basması terleme, ruhsal sıkıntı ortaya çıkıyor. Genellikle doktora başvurma nedeninin adet düzensizlikleri olduğunu anlatan Koru Ankara Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. M. Tamer Mungan, "Temelinde yumurtlama olmaksızın hormonal değişimlerin etkisi sonucu gelişen disfonksiyonlardır. Menopoz geliştikten sonra da erken dönemde hormonal yoksunluğun sıkıntılarının daha ağır seyrettiği erken menopozal dönem oluşur. Adet görememe ile karakterize bu durumun kalıcı olması (3-12 ay) önemlidir. Dolayısıyla hormonal değerlendirmenin yanı sıra, adetsizlik sürecinin devamlı olması kesin menopoz tanısı koydurmaktadır. Geçiş döneminde de sıklıkla ortaya çıkabilen düzensiz kanamaların diğer nedenlerle olmadığının ortaya konması önemlidir. Bu nedenle bu şikayetlerle gelen hastada doku örneklemesi (biyopsi) gerekebilir" diye belirtti.
Prof. Dr. M. Tamer Mungan, diğer belirtileri şu şekilde sıraladı:
"Başlıca sıkıntılar; ateş basması yüzde 70, uykusuzluk yüzde 45, ruh hali değişiklikleri yüzde 42, cinsel isteksizlik yüzde 34, vaginal kuruluk yüzde 25, idrar kaçırma yüzde 10 olmak üzere vasomotor sıkıntıların yanı sıra, osteoporoz (kemiklerde erime), kalp damar sistem hastalıkları, deri ve ciltte sıkıntılar şikayet nedenleridir. Aslında en önemli sıkıntılar kemiklerdeki erime ve buna bağlı sorunlar (kırıklar, deformiteler) metabolizma bozuklukları, kalp damar sistem hastalıkları ve eş zamanlı meme hastalıklarıdır. Dejenerattif sistem hastalıkları ilerlemiş yaşla birlikte çeşitli sorunlar oluşturabilir."
Menopozda en ciddi sorunlardan birinin, osteoporoz olduğuna vurgu yapan Mungan, "Kemik kalsiyum içeriğindeki azalma sonucu kırılgan kemik gelişimi ciddi kırıklar ve sonucunda önemli sorunlar oluşturmaktadır. Kemik kalsiyum içeriğinin çocukluk döneminden itibaren alınan kalsiyum ile ilişkisi önemlidir. Ayrıca dinamik sürecin egzersizlerle arttığı gerçeği ile, puberterden itibaren kalsiyum içeriği yüksek gıda alımı ve egzersiz üzerinde durulmalıdır" şeklinde konuştu.
Bir diğer önemli organın ise meme olduğunu bildiren Mungan, “Çünkü özellikle bu yaş grubunda meme hastalıkları ve maligniteler konusunda uyanık olunması gerekiyor. İleri yaşla beraber, memedeki malign hastalıkların artma eğilimi ile menopoz dönemi ilişkilendiriliyor. Bu ilişki, menapozdaki kullanılan ilaçların yan etkisi veya direkt yaş ile ilgili olabilir. Her ne şekilde olursa olsun, meme kanseri, kadınlarda oldukça sık olan bir tümördür ve rutin taranması (belli bir yaştan sonra) önerilmektedir. Aslında bir şekilde menopoz takibinde olan kadınların meme açısından takipleri de düzenli yapıldığından, ikincil bir kazanç da sağlamaktadırlar" dedi.
Menopozda tedavi süreci nasıl işliyor?
Tedavide bireysel yaklaşımın önerildiğini söyleyen Mungan, hastanın isteği ve önceliklerinin yanı sıra, mevcut hastalıkları veya hastalık yatkınlıklarının da tedavi seçiminde önemli olduğunu vurguladı.
"Eğer hormon replasman tedavisi yapılacaksa 3 yıl üst limit olarak kabul edilebilir" diyen Prof. Dr. Mungan, destek tedavilerinin önemine dikkati çekti. Mungan, "Düzenli kontroller aksatılmamalıdır. Hormon replasman tedavisi (HRT), alternatif tedavilerden biridir. Mutlaka hastaya artı ve eksileri anlatılmalıdır. İlaç başlamada olası kontrendikasyonlar varsa, bu yöntemden vazgeçilmelidir. Hormonal tedavide, oral-transdermal yollar ve sürekli veya intermittent tedaviler verilebilir. Osteoporoz gelişmiş menopozal hastalarda HRT verilemiyorsa, kemikleşmeyi arttırıcı diğer tedaviler de alternatif olarak sunulmalıdır" şeklinde konuştu.
Özellikle vasomotor sıkıntılarının ön planda olduğu olgularda hormon kullanımı yapılamıyorsa non-hornomal tedavide hormon taklidi yapan fitoestrogen denilen preparatların kullanılmasının önerilebildiğini anlatan Prof. Dr. M. Tamer Mungan, bu ajanların ilaç haline getirilmiş formlarının önerilmesinin daha doğru olduğunu belirtti. Prof. Dr. Mungan, bitkisel kaynaklı dozu belirlenemeyen yiyeceklerin kullanılmasının ise uygun olmadığının altını çizdi.
Eş zamanlı diğer sistem hastalıklarının menopoza bağlanarak atlanmasının bu süreçteki en önemli sorun olduğunu dile getiren Mungan, "Ayrıca, düzensiz kanamaların menopozdaki durumla ilgili olabileceği ön yargısı ile genital kanserler atlanabilir" diye belirtti.
Ailede, eş ve kadının, menopozal sürecin kadının doğal olarak yaşaması gereken bir süreç olduğunu anlaması gerektiğini de ifade eden Mungan, "Bu dönemde gelişenler kadının çoğu zaman elinde olmayan bir durumdur. Yalnız kendi yaşamındaki konforsuzluk nedeni değil aynı zaman da etrafındakilere de sıkıntılı bir ortam oluşturabilmektedir. Bu anlayışla destekleyici yaşamı kolaylaştırıcı bir yaklaşım beklenmektedir. Destek tedavileri için, eşin kontrollere birlikte gitmesi, tedavi seçenekleri sunulduğunda eşine paylaşımda bulunması önemlidir" diye konuştu.
Prof. Dr. M. Tamer Mungan sözlerine şu şekilde son verdi: "Belli bir yaşa ulaşan her kadın menopozu yaşayacaktır. Bu durum kaçınılmazdır. Yüksek moral ve destek ile bu süreç daha az hasarla atlatılabilir. Bireyselleştirilen tedavi seçenekleri ile yaklaşım önerilmektedir. Hormon tedavisi seçilmiş olgularda yararlıdır, meme ve kemik erimesi konusunda dikkat edilmelidir. Kaliteli yaşam, bir dönem için değil süreklidir. Kadınlar bunu hak ediyor." (Kurumsal)