4 yaşındaydım ve anaokulundaydım. Anaokuluna gidip, kesip, yapıştırıp, boyama yapmaktan çok sıkılmıştım. Öğrenmek için korkunç bir açlık hissediyordum. Anaokulu bunu karşılamıyordu. Bir de eve geliyorum. Ablam o zamanlarda ortaokuldaydı. Anlatıyordu onu öğrendim, bunu öğrendim diye. Bense bütün gün oyun oynamışım. Tamam, eğlenceli ama bir şeyler öğrenmek çok istedim. Devamlı hayal etmeye başladım. Bir sürü kitaplarım olacak, bir sürü şeyler öğreneceğim, ders.. vs. devamlı hayal ediyorum. Daha sonra fazla dayanamayıp, anneme ilkokula başlayım diye söyledim. Sonra başladım erkenden ilkokula. Aşırı mutluydum. Her şeyi öğreneceğim için. Sonra o müthiş 1. Sınıfın ne kadar felaket olduğunu farkettim.

150 yıl önce iyi çalışma disiplini olan, komut olan fabrika işçilerini hazırlamak üzere kurulmuş bir sistem. Sonrasında da beni beslemediği için devam edemedim. 1. Sınıfta bulamadığımı bizim bahçemizde bulmuştum. Çapa yaparken öğrendiğim tekniği, sabah kalkerken ağrıyan kaslarımda hissedebiliyordum. Şehrin kalabalığından 30 haneli Kaş’ın bir bölgesine geldik. Hayatımda hayvan, bitki ve müzik unsuru vardı. Baktım ben iyice okuldan uzaklaşmaya başladım. Ama bir yandan da zorunlu, bir şeyler düşündüm. Yurtdışına gittim. Nasıl öğrenmek istediğimi bir türlü seçemiyordum. Benim asıl problemimin ne olduğunu, öğrenmeyi ve ne öğrenmek istediğimi sorgulamaya başladım.

Öğrenmenin tanımı; bilgiyi kısa süreli hafızadan uzun süreli hafızaya almak. Bunu da pek çok farklı nedenden dolayı başka süreçler yaşayarak elde edebiliyoruz. Okul bana bilgiyi empoze eder. O bilgi şartlanmıştır. Bana verilen o formülü öğrenirim. Çünkü en az on yolla denklem çözmüşümdür. Dolaylıdır ama kesinlikle doğal değildir. Doğal öğrenmem ise bir bilgiyi iş bitirici olarak kullandığımda gerçekleşiyor. Örneğin samanları toplayıp, balyalamak…

Bir de hedefe giderken de öğrenme biçimi gerçekleşiyor. Bunu da spor da çok net yaşayabiliyorum. Bir de kaynak ile özlemin birleştiği yaratıcı öğrenme biçimi var. Bunu da sadece müzikte elde edebiliyorum.

Kişiye verilen bilgileri algılama sürecinden sonra keşifsel bir süreçte başlıyor. Atacağım her adım bana bir şeyler gösterecek. Bir süre sonra eğitilmekle öğrenme arasındaki farkı sorgulamaya başladım.

Bir de beni korkutan bir konu daha var. Hepimizin aynı trene biniyor olması. Yani hepimiz aynı mesleklerdeyiz. Artık işte avukat, pazarlamacı, ekonomist gibi mesleklere ihtiyacımız yok. 10-15 sene içerisinde yapay zekâ tarafından bütün bu alanların tamamı kapatılmaya çalışılacak. Bizim artık daha çok perma kültür uzmanlarında, terapistlere, sanatçılara, filozoflara ihtiyacımız var. Hepimizin farklı kabiliyetleri var. Hepimizden aynı alanlarda başarı bekliyorlar. Yurtdışından döndüğümde ise okulu bırakma kararı aldım. Başlarda çok zorlandım. Çünkü her şey benim öz disiplinime kaldı. Ve anladım ki, ben öğrenme serüvenimin bilgiyi ezberlemekle sınırlandırılmadan bilginin bedenimde ve zihnimde yarattığı etkiyle ilişkilendirdiğim bir öğrenme, üretme ve paylaşma serüvenini hedefliyorum. Ben de kendi alternatifimi yarattım.“

Bu konuşmanın kime ait olduğunu merak ediyorsanız tedx ‘e konuşmacı olarak katılan Çağla Karaali’ye ait. Karar sizin belki de izlemek istersiniz. Ne de olsa izlemek ayrı, okumak apayrı…

Ama size şunu da söylemeden geçemem yazdığın her şeyle bazen hemfikir olmayabilirsin. Konuşmacı ile ayrı noktalarda kesiştiğim yerler var. Farklılıklar kadar doğal olan bir şey yoktur. Düşüncelere saygılı da olmalıyız. Ama siz sakın kendinizi gelişmekten, eğitimden ve öğretimden alıkoymayın. Eğitim şart, okullar candır diyenlerdenim. Ve çıkmazlarda kaldığınızda suçu etrafınıza ya da ona buna atmadan önce biraz da kendinizi sorgulamakta fayda var. Belki çıkış kapısı kendinizsinizdir. Ve bir öğrenci olarak öğrencilere de sesleniyorum; aman ha öğrenmek için okulu bırakmayın! Okumak bizlere verilmiş en güzel haklardan birisi. İnsan kendine verilen bu haktan asla vazgeçmemeli. Okulunuzu bitirin. Kendinizi tanıyın, çevrenizi bilin ve hayatı ölene dek keşfedin. İnsan ölene dek kaç yaşına gelirse gelsin bu hayatın acemisi ve öğrencisidir.

Farklı pencerelerden bir kesitin daha sonuna geldik. Hoşça Kal Sevgili Okur...