Tamamen özel hayatın mahremiyetini ihlal üzerinden, ahlaki olarak bel altı vuruşlardan, itibar suikastlerinden söz ediyoruz. Sanki bir alüfteyle gizli kapaklı görüşmek, bu görüşmenin gizli görüntülerini elde edip yayınlamaktan daha ahlaksız bir davranış gibi.
Herkesin kanaati farklı olabilir. Ama bana sorarsanız insanlara günah işleme özgürlüğünü Allah tanımış. Haram demiş, yapmayın etmeyin demiş ama bir haramı işleyip işlememe iradesini kuluna bırakmış. Hesabını da ahirete bırakmış.
Şimdi Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre yasal bir yaptırım gerektirmeyen zina olayı üzerinden siyaset dizaynı yapmaya çalışanları anlamaya çalışıyorum. Bir türlü anlayamıyorum. Yani zina yapan mı ahlaksız, yoksa başkasının yaptığı zinayı gizlice gözetleyen mi daha ahlaksız diye soruyorum kendime. Bir başkasının işlediği haramı gizlice gözetlemeyi daha vicdansız ve daha ahlaksız buluyorum. Hatta ahlaksızlıktan öte, bir adilik, iğrenç bir bayağılık olarak görüyorum. Üstelik bir de bunu siyaset malzemesi olarak kullanmanın kötülüğünü, mide bulandırıcılığını anlatacak kelime bulamıyorum.
Geçtiğimiz günlerde Ömer Hayyam’ın bir dörtlüğünü paylaşmış ve bütün haramlar şarap gibi sarhoş etse yeryüzünde ayık insan gezmeyeceğini söylemiştim. Bu tür yollara başvuran vatandaşlar her kimse, lütfen ne ahlaktan, ne dinden bahsetsinler. Çünkü bu tür davranışların ahlakla alakası olmadığı gibi, tecessüsün haram olduğunu anlatmak lazım. Ama anlayacaklarını sanmıyorum.
Kirli siyasetle iktidar olunmayacağı açık. Sadece rakibe bel altı ve kural dışı vurarak, kan kaybettirerek seçim kazanılmaz. Seçim sürecinde böyle çirkin yöntemlerle oy kazanmayı ummak, seçmen nezdinden seçimleri peşin peşin kaybettiğini kabul etmek anlamına gelecektir. Çünkü vicdanı olan insanlar böyle yöntemlere tepki gösteriyor.
Kayseri de, işin aslına bakılırsa bu tür çirkin tezgahların yaşanmasına müsait bir memleket. Ama bu güne kadar siyasette böyle olumsuzluklar yaşamadık. En fazla ekonomik yolsuzluklarla ilgili karşılıklı ithamlar söz konusu oldu. Ama kimse kimseyi siyaset dışı, ekonomi dışı bir şekilde bel altı vuruşlarla ber taraf etmeye çalışmadı. Buradan iki sonuç çıkarmak mümkün. Birincisi Kayseri siyaseti kuralına göre oynamayı öğrenmiş siyasetçilerin yaşadığı bir şehirdir. İkincisi, herkes birbirinin özel hayatı hakkında bilgi sahibi olduğu için üzeri kapalı bir konsensüs sağlanmıştır.
Hangisi olursa olsun, özel hayatların siyasete alet edilmemesi şehrimiz adına bir kazançtır. Umarım seçim döneminde çokça konuşulacak olan bu tür olumsuz haberler şehrimiz için söz konusu olmaz.
Bana kalırsa bu seçim partilerin herhangi bir üst akılla değil, kendi zekalarıyla kazanabilecekleri bir seçim olacak. Perde arkası yönlendirmelerle, gizli kapaklı pazarlıklarla siyaset yapmaya çalışanlar bu seçimde her zamankinden daha büyük hüsrana uğrayacaklar diye tahmin ediyorum. Önceki yıllar boyunca kendi seçmenlerine yönelik kapalı politikalar izleyen partiler yalnızca mevcut oy oranlarını koruyabileceklerini biliyorlar. Oysa Türkiye’nin rekabetçi bir iktidar mücadelesine ihtiyacı var. Türkiye’nin alternatif potansiyeli taşıyan güçlü bir muhalefete ihtiyacı var. Buna yönelik politika üreten her hangi bir parti diğer partilerin arasından hızla yükselme ihtimaline sahip. Umarım bu durumu değerlendiren bir parti çıkar.
Bu seçimler her zaman olduğundan biraz daha önemli görünüyor benim için. Çünkü yeni seçilecek meclis ve hükümet, Türkiye’yi ilk yüzyıla taşıyacak. Kimse kabul etmek istemese bile dünyada, coğrafi çevremizde ve ülkemizde değişen şartlar ve koşullar var. Buna uygun gelişmeleri ve değişimleri sağlayabilecek yeni bir siyasi ortam Türkiye’yi ilk yüzyılına taşıyacak. Umalım ki, herkesin gönlünü ferahlatacak günler gelir.