Op. Dr. Abdullah Göymen, toplumun kısırlık olarak bildiği infertilite doğal yollardan korunmasız, düzenli ilişkiye rağmen 1 yıldan daha uzun süre hamile kalınamaması durumu daha sık olarak karşılaşıldığını belirterek, "1970 yıllarda yüzde 2 civarı olan bu durum bugün yüzde 20. Sağlıksız hibrit GDO tohumlarla beslenme, global ısınma, stres, sigara, alkol, cinsel yolla bulaşan hastalıklardaki artış, hava kirliliği ve kanser oranlarındaki artışa bağlı 10 kat yükseliş göstermiştir. Bu durum yüzde 30 erkek, yüzde 30 kadın, yüzde 20 karı-koca her ikisi birden ve yüzde 20 sebebi bilinmeyen (açıklanamayan) olarak kategorize edilmektedir. Tüp bebek çocuğu daha basit tedavilerle olmayan çiftler için bir umut olmuştur. Tüp bebek ile ilk doğum İngiltere’de 1978 yılında gerçekleşmiş ve tedavi teknolojik gelişmelerle paralel olarak evrim geçirmiştir. 1990 civarında başarısı yüzde 10-15 iken bugün yüzde 40-45'lere ulaşılmıştır. Şimdilerde ise yeni teknik ve tedavilerle daha yüksek oranlar hedefleniyor.

Uygulanmakta olan en önemli yenilik tedavinin bireyselleştirilmesidir. Önceden ezbere bazı protokoller uygulanırken günümüzde hastanın yaş, laboratuvar sonucu, ultrasound bulgularına bakarak o hastaya uygun tedavi veriliyor. Bu tedavi başarısını arttırırken ortaya çıkan yan etkileri azaltıyor. İkinci en önemli yenilik ICSI, kaliteli spermi direkt yumurta içine enjekte ediliyor ve özellikle erkek sorunu olan hastalarda klasik tüp bebek tedavilerinden çok daha başarılı sonuçlarla karşılaşılıyor. Yine şu an uygulanan önemli bir gelişme yumurtanın yada embriyonun dondurularak saklanıp ilerleyen dönemde tekrar kullanılmasına imkan sağlamaktadır. Bugünlerde en popular konulardan birisi gebelik aşısı" dedi.

Kayseri'de 20 Aralık'ta nöbetçi eczaneler! Kayseri'de 20 Aralık'ta nöbetçi eczaneler!

Gebelik aşısı

Tüp bebek tedavisinde gebelik aşısını da anlatan Göymen, " Gebelik aşısı özellikle birkaç başarısız tüp bebek deneyimi olan hastalarda rahim zarının uyarılarak embriyonun daha iyi tutunmasını sağlamak için yapılan bir uygulamadır. Kadının kendi kan hücrelerinin kültürde üretilip rahime uygulanması işlemidir ve bazı çalışmalarda başarılı neticeler vermektedir. Bir diğer yeni gelişme PGD işlemidir. Bu işlem rahime konulacak bebeğin genetik ve kromozomal olarak sağlam olduğunun tespitini sağlamaktadır. Özellikle sakat çocuk hikayesi olan ve 40 yaş üstü bayanlarda bu yöntem kullanılarak daha sağlıklı hamilelikler elde edilmektedir. PGD ayrıca bazı ülkelerde cinsiyet belirlemek, istenilen cinsiyetin rahim içine konulması amacı ile kullanılmaktadır. Bu Türkiye’de yasal bir uygulama değildir. Bir diğer yeni uygulama; işlem öncesi rahmin içine çizik atılması (endometrial scratching) işlemi ile bazı özel durumlarda başarıya katkı sağlamaktadır. Lazer yada mekanik yöntemler ile rahime yerleştirilen embriyonun zarının yırtılması işlemi (assisted hatching yöntemi) 5 .gün ve hatta 3.gün transferinde olumlu sonuçlar ortaya çıkarabilmektedir. Son günlerde ise belki de adından en çok söz edilen test ERA testidir. ERA (endometrial receptivity assay) testi embriyonun rahime yerleştirilmeden önce rahimden alınan biyopsi ile elde edilen dokudan genlere bakılmasını sağlamaktadır. Bu bize embriyonun rahime yapışmaya uygun olup olmadığını gösterebilen bir testtir. Yine bazı ülkelerde uygulanan yumurta yada sperm bankacılığı ile donasyon sağlanmakta ve hiçbir şekilde hamile kalma olasılığı olan hastalara bir umut olabilmektedir. Ama bir gerçek var ki bir bebeğin oluşumu ile ilgili bilmediğimiz çok sayıda bilgi bulunmaktadır. Biz buzdağının sadece üstte görünen kısmından haberdarız (iceberg theory). Bunları çözebildikçe ileride daha yüksek gebelik oranları ve daha sağlıklı nesillere ulaşmanın yolunu da bulabilecek" diye konuştu. (İHA)