Tarımsal üretim politikaları oluşturulurken üreticinin desteklenmesinin yanında tüketicinin alım gücünün de göz önüne alınması gerekir. Risk ve belirsizlik faktörlerinin en yüksek olduğu sektör, tarım sektörüdür. Bu nedenle Dünyanın her yerinde tarımsal üretim, devletler tarafından mutlaka desteklenir. Aksi halde en stratejik üretim olan gıda üretimi, yaşayacağı dar boğazlar nedeniyle ya azalır, ya da tamamen durur. Böyle durumlarda ülkeler ithalat yaparak ihtiyaçlarını giderirken kendi üreticilerinden sakındığı destekleri, ülkemizde olduğu gibi, başka ülkelerin üreticilerine fazlasıyla vermek zorunda kalırlar.

Üzerinde yüzyıllardır yaşamakta olduğumuz coğrafya, farklı iklim ve toprak yapılarıyla bir çok ürünün üretimini sağlayabilecek avantajlara sahiptir. Ülkemiz, aynı zamanda farklı bölgelerinde dört mevsimi yaşatabilecek güzellikler ile doludur. Hal böyle iken toprağa ve üreticiye kusur bulmadan önce sağlıklı bir durum analizi yapmamız gerekir. Ülke ihtiyacına yeterli gıda üretimini sağlayabilecek hem toprağa, hem de üreticiye sahip iken ülkemiz neden gıda ithalatçısı olmuştur? Sağlıklı bir durum tesbiti yapılmalı ki hem ülke ihtiyacına hem de dış satıma yeterli ürün üretilebilsin?

Cumhuriyetimizin kuruluşundan bu güne çiftçimizde tarımsal ürün üretim becerileri gelişmiş ve çiftçimiz, kazanmış olduğu tarım kültürü nedeniyle toprağımızda yetiştirilebilecek her ürünü üretebilme kabiliyetini kazanmış bulunmaktadır. Bu durumda Tarımsal üretim politikalarını oluşturup yürürlüğe koymada en büyük görev, devlet kurumlarına veya devletin yetkilendireceği kurumlara düşmektedir. Bunun için öncelikle yapılması gereken şey, üretim potansiyelimizin sağlıklı bir şekilde belirlenmesidir. Çiftçilerimizin sahip oldukları tarım kültürü ve toprak yapımız göz önüne alınarak üretilebilecek çeşit ve miktardaki ürünler belirlendikten sonra bu ürünlerin ne miktarının iç tüketime, ne miktarının dış satıma yönelik üretilmesi gerektiği ortaya konulmalıdır. Tarımsal üretim destekleri, üreticiye “balık vermek” şeklinde değil, balık tutmayı öğretecek” şekilde olmalıdır.

Dünyanın en büyük kamış şekeri üreticisi olan Brezilya, kendi iç tüketiminin kat be kat fazlası şekeri ürettiği gibi Dünyanın dört bir tarafına da şeker satışı yapar. Konya vilayetimizin yüzölçümü kadar bir ülke olan Hollanda, iç tüketiminin çok daha fazlasıyla ürettiği muhtelif sebze türlerini ülke dışına pazarlamaktadır. Hollanda, süt ürünlerini ise daha yüksek katma değere sahip olan peynir ve tereyağı olarak, Dünyanın dört bir tarafına pazarladığı gibi, bitkisel ve hayvansal gıda dış satımıyla Türkiyemizin 2023 ihracat hedef miktarı civarında gelir elde etmektedir. Hollanda’nın gelmiş olduğu bu nokta, uzun yıllar sabırla uygulamış olduğu tarım politikaları sonucudur. Dünyada günlük süt verimi en yüksek süt ırkı inek olan Holstein, uzun yıllar sabırla devam eden ıslah çalışmalarıyla Hollanda’ da geliştirilmiştir. Tarımsal danışmanlık sisteminin en güzel uygulanmakta olduğu ülke, Hollandadır. Ülkemizde tarımsal danışmanlık adı altında uygulanmaya çalışılan proğram ise bu sistemi kör ve sağır edebilecek bir mevzuat içine alınmış olduğundan, yüzlerce ziraat mühendisinden sınav harcı alıp, sertifika vermekten öteye geçememektedir.

Orta Amerika ülkelerinden damızlık düve ithal eden ülkemiz, neden ülkemize has yüksek et ve süt verimi hayvan ırkları geliştirememiştir. Islah hedefleri ve çalışmaları, milli bir mesele olması gerekirken ülkemizde ıslah hedeflerine yönelik çalışmalar başlatan tarım bakanlarımızın bu konudaki söylemleri ve çalışmaları alaya alınıp karikatürize edilerek kamuoyu tarafından küçümsenmesine neden olmuştur. Bu ve benzeri ciddi hedeflere yönelik çalışmalar maalesef her zaman sabote edilmiştir. Bir zamanlar Dünya üzerinde yolcu ve savaş uçağı üretebilecek noktaya gelen ülkemizde, içimizdeki ihanet çevrelerinin de yardımıyla uzun vadeli hedeflere yönelik çalışmalar sonlandırılarak günümüzde olduğu gibi ithalatçı bir ülke haline getirilmişiz.

Ciddi emek ve gayret ile üretilen yerli otomobilimizin, gösterisi esnasında deposuna yakıt konulması unutulduğu için üretiminden vaz geçilmesini hangi mantık ile izah edebiliriz. Ülkemizin geleceğini basit siyasi çıkarlara feda etmek bu kadar mı kolaydı. Ülkemizi çağın gereği olan gelişme hedeflerine taşıyabilecek beyin gücüne sahip iken neden hep beyin göçü ile karşı karşıya kalındı? Son on yıldır Devlete ait şeker fabrikalarını özelleştirme hazırlığında olan ülkemiz, tatlandırıcı kotalarını Dünyanın hiçbir ülkesinde olmadığı kadar artırırken neden Brezilyadan ve diğer ülkelerden kamış şekeri ithal ederken ülkemizde üretilmiş olan pancar şekerine dış satım engeli koyar?

İhmalden ziyade ihanet olarak ifade edebileceğimiz o kadar yanlış ve ülkeye ve geleceğimize zarar veren o kadar çok uygulama var ki anlatmaya sayfalar yetmez. Dünya ışık hızıyla gelişirken, bir çok ülke açlığı gidermek bir yana gıda güvenliği konularına odaklanmış iken ülkemizde üretim fırsat ve imkanları da varken hata ve yanlışlarda ısrar edilmesini anlamak mümkün değildir. Yüksek verim ve kalitedeki sebze tohumlarımızı kendimiz geliştirip dışarıya satabilecek beyin gücü ve kalifiye personele sahip iken neden İsrailden tohum ve fide almaya mecbur edilmekteyiz? Petrolden sonra en çok döviz gider kalemine sahip olan yağ bitkilerini ve bitkisel yağları kendi ülkemizde üretebilecekken neden Amerikan firmaları aracılığı ile ithal etmekteyiz.

Bu gidişata ne zaman birileri siyasi kaygı ve istismarları bir yana bırakarak, “dur” diyecek ve her alanda milli üretim politikaları geliştirecek? Özetle ifade etmek gerekirse bu güne kadar zengin babanın müsrif oğlu gibi harcadığımız zamanı bundan sonra değerlendirerek kendimize gelmemiz gerekiyor. Kendi İHA’larını ve savaş sistemlerini üretme başarısını gösteren ülkemiz, milli bir tarımsal üretim politikasını bir an önce uygulamaya koymalıdır. Aksi halde yabancı ülkelerin müşterisi olan ve yüksek bedeller ödeyerek ithalat yapan bir ülke olmaktan öteye geçemeyiz.