Yağlık ayçiçeğinin iç tüketime yeterli miktarda üretildiğini maalesef söyleyemiyoruz. Ülkemizde yağlık ayçiçeği çekirdeği üretiminin yeterli miktarda olmaması nedeniyle yağ fabrikalarının çoğunda kraching(kırma) ünitesi yoktur. Yağ fabrikaları, geçtiğimiz yıllarda genellikle Rusya ve Ukraynadan rafine edilmemiş(ham) ayçiçeği ithal ederek rafinasyon ve vinterizasyon işlemlerine tabi tutarlar ve teneke veya pet şişelere doldurur, iç ve dış piyasaya arz ederler. Rafine edilmemiş yağ satan ülke üreticileri ise yıldan yıla rafinasyon sistemini kurdukça daha yüksek katma değerli ürün olan rafine yağ satmak istedikleri için, her geçen yıl ham yağ ithalatımız azalıp, rafine yağ ithalatımız da artar. Küresel güçlerin yapmakta olduğu ve halen yaşamakta olduğumuz finansal saldırı nedeniyle market raflarındaki ayçiçeği yağı satış fiyatlarındaki artışlarının temel nedeni budur. Halbuki tarımsal ürün üretim potansiyelimiz, ayçiçeği yağını ithal etmek bir yana ihraç edecek kapasiteye sahiptir. Daha önceki yazılarımda da ifade ettiğim gibi tarımsal üretim masraflarının yüksek olması ve yetersiz destekler sonucu yağlık ayçiçeği üretiminde maalesef dışa bağımlılıktan kurtulamıyoruz.

Genellikle iç anadolu’ya has bir tarımsal sanayi ürünü olan Şeker pancarından, ülke ihtiyacına yeterli miktarda şeker üretilmesi hedeflendiğinden, kota sınırlamalarıyla ihtiyaç fazlası pancar üretimi kısıtlanmaktadır. Geçmiş yıllarda şeker kurumu tarafından belirlenen devlet ve özel Şeker Fabrikalarının şeker üretim kotaları, yapılan yasal düzenleme ile bu yıldan itibaren Tarım Bakanlığımız tarafından belirlenecektir. Bu yıl Devlete ait şeker fabrikalarında özelleştirme sürecinin uzaması yanında ihaleye katılıp verdiği fiyatlarla ihaleyi kazanan bazı şirketlerin ise teslim almaları gereken şeker fabrikalarını teslim almayıp, bu fabrikaların pancar işleme kampanyalarının başlamasında belirsizliğe ve gecikmeye sebep olmaları, ülke ihtiyacına yeterli şeker üretiminde kaos yaratmak üzeredir. Fabrikalarının akıbetinden endişelen bu fabrikalara bağlı çiftçiler, zaten fabrika kotasına yeterli şeker pancarı ekmemiş iken, ekmiş olanların da pancarlarının sökümüne ne zaman başlayacaklarını endişe içinde beklemeleri, bu ürünün gelecek yıllardaki üretimini de tehlikeye sokmaktadır.

Şeker sanayiinin yapısı gereği pancar işleme kampanyasına girmeden önce bu fabrikaların bakım ve yenilemeden geçmesi gereken bu fabrikalar, ihaleyi alan firmaların teslim almayı geciktirmeleri üzerine bakımdan geçirilmedi ise bu gün teslim alınsa dahi bu fabrikaların bakımı en az iki ay sürebilecektir. Geçen bu süre sonunda pancar sökümünün çok daha zorlaşacağı kış şartları gireceğinden pancarlar sökülemeyip tarlalarda kalacak ve zarara uğrayan çiftçiler tarafından açılacak olan davalar sonucunda Türkşeker, milyonlarca lira tazminat ödemek zorunda kalabilecektir. Bu yıl sökülecek olan pancarlar ile ilgili yetiştirme sözleşmelerinin muhatabı, halen Türkşeker olduğundan, fabrikalar özelleştirilmiş olsa da açılması muhtemel tazminat davalarının muhatabı da Türkşeker olacaktır. Özelleştirme idaresine devredip satışa çıkarılan Şeker fabrikalarından gelir umulurken, milyonlarca lira tazminat ödemek zorunda kalınması, belki de kimsenin aklına gelmeyen bir ihtimaldi. Meşhur bir deyim vardır “Ayaş’a pirinc’e gidelim derken evdeki bulgurdan da olmayalım” diye. Eğer teslim alınması geciken şeker fabrikalarında bakım ve yenileme çalışmaları ihmal edildi ise maalesef korkulan olacaktır.

Akıl sahibi her insanın soracağı soru şudur. İhaleye çıkarıldığında en iyi fiyatı vererek ihaleyi alan firma tarafından, ihale sözleşmesine konan süre içinde (başkasına devir hakkı verilmeksizin) teslim alınmadı ise, o firmanın geçici teminatı irad(gelir) olarak envantere alınıp, ona en yakın fiyatı veren firmaya şeker fabrikasını teklif etmiş olduğu fiyattan teslim alması yönünde teklif yapılmış mıdır, yapılmamış mıdır? Şayet ihale şartnamesine ihaleyi alan firmanın bir başkasına devir hakkı olamayacağına dair bir hüküm konulmadı ise böylesi bir ihmal, akıllara ziyan bir ihmal olup, sorumlularından mutlaka hesap sorulmalıdır. Bu affedilmez ihmalin faturasını en acı şekilde ödeyecek olan kesim ise maalesef şeker pancarı üreticisidir. Pancarı tarlada kalacak olan üretici, açacağı tazminat davasını kazansa da sonraki yıllarda hiçbir kuvvet ona şeker pancarı ektiremeyecektir. Sonuçta o şeker fabrikaları gecikmeli olarak teslim alınsa da ihale şartnamesinde öngörülen beş yıllık şeker üretim süreci gerçekleşemeyecek ve meydan tatlandırıcı zehiri üreten Amerikan firmalarına kalacak, halkımız zehirlenmeye devam edecektir.

Bu ihmalin müsebbipleri için söylenecek son söz, “onları bizim mahkemelerimiz yargılayamasa da inşallah Allah kendi mahkemesinde yargılar”