Son yıllarda uygulamaya konulan destekler, yeterli olmasa da bir çok ürünün ülke ihtiyacına yeterli, hatta ihracat yapılabilecek seviyede üretilmesi ve pazarının olması, çiftçilerimizin üretime devamını sağlamaktaydı. Çiftçilerimizin büyük bir ekseriyeti Ziraat Bankası ve Tarım Kredi kooperatiflerine olan borçlarının yıl sonu faizlerini yatırarak üretimlerine devam etmekteyken bu sene ithalatı dövize bağlı malzemelerdeki fiyat artışları çiftçimizi canından bezdirmiştir. Gübre ve tarım ilaçlarındaki fiyat artışları %100’ü geçmiştir. Artan fiyatlar karşısında moral bozukluğu yaşayan çiftçilerimiz gazete ve internet duyurularıyla ellerindeki tarım araç ve gereçleriyle birlikte pancar kotalarını da satışa çıkarmış bulunmaktadır. Çiftçilerimizin tarımsal üretimde kullanmakta olduğu akaryakıtta ÖTV ve KDV varken, motorlu lüks araçlar ve deniz yatlarının ÖTV’siz yakıt kullanmakta olmaları büyük bir adaletsizliktir. Bir çok Avrupa ülkesinde olduğu gibi ülkemizde de farklı renk ve marker ile işaretlenmiş Tarımsal motorin uygulamasına derhal geçilmelidir.
Tarımsal üretim giderlerindeki artışlar karşısında çiftçilerimiz reel desteklerle desteklenmezse, onlardan sakınılan destekleri, ithal etmek zorunda kalacağımız ürünleri üreten yabancı ülke üreticilerine ödeyecek olmamız kaçınılmazdır. Bitkisel ve hayvansal üretimimiz, artan fiyat artışları karşısında tehlike sinyalleri verirken olayın vehametinin kavranamamış olması üzücüdür. Bu konudaki ciddiyetsizlik, üretimden ziyade ithalatı savunan bir veteriner hekimin Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğüne getirilmiş olmasından da anlaşılmaktadır. Bu kişi gerçekten kabiliyet ve liyakat sahibi idiyse neden hayvansal üretimin başına getirilerek ülkemiz, et ve canlı hayvan ithalatının sebep olduğu zarar ve sakıncalardan kurtarılmıyor? . Ülkemizde bitkisel ve hayvansal üretim yeterince ciddiye alınmadığı için maalesef Tarım ve Orman Bakanlığı görevine bir Ziraat Mühendisi, Veteriner hekim ya da Orman Mühendisi değil de İşletme Fakültesi mezunu bir kişi tayin edilebilmektedir.
Tarımsal üretimdeki hata ve ihmallerin sonuçları en erken üç yılda ortaya çıkmakta ancak telafisi ise yıllarca sürecek destek ve teşvikleri gerektirmektedir. Gecenin karanlığında bir hırsız elindeki eğe ile bir mağazanın kilidini kesmeye çalışırken yanından geçen bir kişi ona ne yaptığını sorar. O da “keman çalıyorum” diye cevap verir. Soran kişi de gülerek bu nasıl bir kemandır ki sesi çıkmıyor dediğinde hırsız da “Bu kemanın sesi yarın çıkar” der. Bu fıkrada da olduğu gibi tarımsal üretimdeki hata ve ihmaller en erken üç yıl sonra kendini göstermekte ancak telafisi yıllarca sürebilmektedir.
Kendi gıda ürünlerini üretemeyen ülkeler, başka ülkelerin pazarı olmaktan kurtulamazlar. Günümüz Japonyasında yeterli tarım arazisi olmamasına karşın, küçücük parsellerde tarımsal üretim yapma çalışmalarına fazlasıyla önem verilmektedir. Konya vilayetimiz büyüklüğündeki Hollanda, Avrupaya olduğu kadar dünyanın bir çok ülkesine tarım ürünleri ihracatı yapmaktadır. Artmakta olan Dünya nüfusu, beraberinde açlık tehlikesini de getirmekte olduğundan gıda güvenliği ve üretimi stratejik bir öneme sahip olmaktadır. Ülkemizde de bir an önce bu önemin farkına varılması gerekir.
Ülkemizde gerek çiftçi, gerekse kurumsal işletmeler bazında gıda maddeleri üretimine önem verilip desteklenmesi yanında üreticiden tüketiciye gidişteki yol güzergahının yeterince kontrol edilmemesi halinde de bazı fırsatçılar, tarlada bir liraya aldıkları ürünü tüketiciye 5-6 liraya satarak haksız kazanç elde edebilmektedirler. Üretici, kendi ürününün pazardaki fiyatını gördüğünde büyük bir hayal kırıklığı yaşamaktadır. Ülkeye yeterli ürün üretmenin yanında pazara hakim olmanın yolu da üretici kooperatif ve birliklerinin doğrudan tüketiciye ulaşmalarından geçer. Üreticilerimizin pazarda kendilerini gösterebilmeleri için acilen yasal düzenlemelere ihtiyaç vardır. Fırsatçı Pazar ve hal mafyasıyla uğraşmak devletin işidir. Devletin bu konuda etkili yasal önlemler alması gerekir.
Çiftçilerimizi tarımsal üretim faaliyetlerinde pahalığa ezdirmeyip, reel destekler ile desteklemek, ihmal edilmemesi gereken vatani bir görevdir.. Aksi halde onlardan sakınılan desteklerin kat be kat fazlasını ithalat yapmak zorunda kaldığımız ülkelerin üreticilerine ödemek zorunda kalırız.