Küçük bir çizik dahi ne denli kanayabilir ve ne denli acıyabilir çok iyi biliriz. Düşünsenize o kemoterapi alıyordu, ışınlar, radyasyonlar, iğneler, ağrı kesiciler, dökülen saçlar, onun gönlünü şen etmeye çalışan yapay şaklabanlar.
Bazısı doğuştan bazısı koşuştururken ortaya çıkıyor bu kanın şeklini şimalini değiştiren hastalık…
Evet bugün lösemiden bahsedeceğim, türlü renk önlüklere şahit oluyorlar daha bi haberken dünyadan, hastane önünde gördüğüm, balon satıcıları, simitçiler onun ağrısını asla dindirmiyor, ama anlık hastalığı anımsamamasına sebep oluyordu, ufacıkta olsa.
Elinde kalıyordu her tel, dokunmaya görsün saçları, kaşları ve kirpikleri başka baharı arıyordu, gürleşebilmek için. ‘Umut’u “İLİK”ledi’ bedenine. Allahtan ailesi gibi dik duruşlu kalelere sahipti.
Dayandı, mücadele etti, yendi, kanının şımarıklığına son verdi. Balonların üstünde ki o çizgi film kahramanı kız çocukları artık canını yakmıyor.
Saçlarını rüzgâra veriyor, ellerini arasında gezdiriyor dahası rimelliyor gürleşmiş kirpiklerini…
Tıp biliminin gelişmesi, fersiz gözlere aydınlık, tükenmiş sabırlara, har oluyor. Farkındalığın farkında olan bağışlar cana can katıyor. Geri durmayalım, kan verelim, organ bağışlayalım…
Emin olun toprakta ki organizmaların buna ihtiyacı yok…