15 Temmuz 2016’da gerçekleşen darbe girişiminin ne olduğunu halen anlamayan insanlarımız var. Sekiz yıl önce yaşadığımız kanlı girişimin bir darbe kalkışması olduğunu görmeyip inanmayanlar, tiyatro diyenler var. 12 Eylül Askeri darbesi gibi, Türk Ordusunun bir harekatı olduğunu düşünenler var. Türk Ordusu darbe yapacak olsa buna kimse mani olamazdı diyenler de var. Aradan geçen sekiz yıla rağmen atlattığımız bu zorlu süreci anlamayıp inanmayanlarla birlikte yaşıyoruz.
Mesela şu durumu bazı kesimler anlamadı. Başımızdan Ak Parti ve Tayyip Erdoğan gitsin de ne olursa olsun diye bakanlar, Cumhuriyetimizin resmi hükümeti devrildiğinde kimin geleceğini hiç düşünmediler. Sırf bu bakış açısı yüzünden darbeyi açıkça ya da içten içe destekleyenler oldu. Oysa durum çok farklıydı.
Tıpkı İran’da yaşanan devrim gibi bir rejim değişikliği bizi bekliyordu. Humeyni’nin uçaktan inip coşkulu kalabalıklar tarafından karşılanacak bir adam planlamıştı tüm bunları. Bu adama ve yapılanmasına yıllarca karşı çıkanlar, F tipi diyenler başımıza gelecek kötülüklerden kendilerine bir zarar gelmeyeceğini mi düşünüyorlardı? Elbette ülkemizde yaşanacak derin kırılmalar, vatanımızı ele geçirmeyi hedefleyen hainlerin emelleri ayrım gözetmeyeceklerdi. Çünkü, biz farkında olmasak bile onlar çoktan mevzilenmişlerdi, ülkemizde yaşayan neredeyse herkesi kendilerinden olanlar ve olmayanlar olarak isim isim belirlemişlerdi. Yıllarca yaptıkları fişlemeler boşuna değildi. Öteki olarak gördükleri her kim varsa, kimini öldürecek, kimini hapsedecek, kimini sürgüne göndereceklerdi.
Eğer ülkemizin sivil ve resmi kılcal damarlarına kadar sızan bu hainler 15 Temmuz 2016 gecesi emellerine ulaşmış olsalardı, nasıl bir ülkede yaşayacağımızı hayal etmek bile zor olurdu. Ancak mankurtlaşan ve gönüllü olarak hainlik etmeyi, kendilerini cennete götürecek bir ibadet olarak gören örgüt üyelerinin vicdanı körelmişti. Unutursak ayıp ederiz, unutursak yeniden gaflete düşeriz. Bu örgütün üyeleri genç yaşlı demeden sivil vatandaşlara kurşun sıktılar. Türkiye Büyük Millet Meclisini bombaladılar. Polisimize, askerimize mermi yağdırdılar. Savaş uçaklarıyla bizi yıldırmaya çalıştılar. Tankları üzerimize sürerek insanlarımızı ezdiler. Yıllarca saf, masum, süklüm püklüm görünen, siyasetle uğraşmayan garibanlar olarak görünen bu hainler, göründükleri gibi değilmiş. Yıllarca diş bileyip, yıllarca içten içe düşmanlıklarını besleyip büyütmüşler. Sözde siyasetten bile şeytana sığınırken, şeytanla işbirliği yapmışlar. Şeytana bile pabucunu ters giydirmişler. Gözlerini kan bürümüş. Karıncayı incitmeyiz diye yıllarca propaganda yaptıkları halde, insanları tank paletleriyle ezecek kadar vicdanlarını satmışlar.
Aslında hiçbir zaman öküz ve ortaklık söz konusu olmamış. Baştan beri niyetleri belliymiş. 15 Temmuz 2016 gecesi kalkıştıkları zulme, katliama ve ihanete kırk yıl hazırlık yapmışlar. Mesleklerini, ailelerini, akrabalarını, itibarlarını, vatanlarını, namuslarını peşin peşin satmışlar. Gün saymışlar, emir beklemişler. Nihayet yıllarca onları bu güne hazırlayan abilerinden, mahrem imamlarından emir geldiği anda tüm kinlerini kustular. Bütün maharetlerini gösterdiler. Ne kadar cesaretleri varsa ortaya koydular. Ölmeyi ve öldürmeyi göze alarak ülkemize tüm güçleriyle saldırdılar. Yaptıkları saldırı o kadar haince planlanmıştı ki, harekatın adını Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ cümlesinden alıntı yaparak koydular. Haince bir plandı. Çünkü böyle bir isim kullanırlarsa tüm Atatürkçüleri onay ve desteğini almayı umuyorlardı. Haince bir plandı, çünkü başarısız oldukları takdirde, Atatürkçü subayları suçlu olarak gösterip kendilerini gizleme imkanı bulacaklardı.
Nitekim kısmen planladıkları gibi oldu. Bir kısım Atatürkçüler ordunun Atatürkçü subaylarının Ak Parti ve Tayyip Erdoğan’ı devre dışı bırakacağını düşünerek sokaklara inmediler. Ancak mesele aslını anlayan Atatürkçülerin böyle bir plana alet olmayacağı açıktı. Zaten onlar, tüm vatanseverler gibi, bu girişimi gerçekleştiren hainlerin niyetlerini anlayan tüm vatandaşlarımız gibi sokaklara indiler.
15 Temmuz darbe girişiminin olduğu gece, ben de Cumhuriyet Meydanı'na gelen ilk kişilerden biriydim. Cumhuriyet Meydanı'nda o gece sevdiğim arkadaşlarımla birlikte ülkem, vatanım, cumhuriyetim için canımı feda etmeye hazır olmaktan gurur duydum. Sabaha kadar, bu ülkenin bir evladı olarak üzerime düşen görev için hazır bekledim. Tek endişem, hainlerin başarılı olmasıydı. Ancak halkımız, vatandaşımız, terörist hainlerin planlarına ve kan dökücü eylemlerine göğsünü siper etti. Çok şükür o gece birlik olarak darbe girişimini engelledik. Birliğin ve beraberliğin içten bir şekilde yaşandığı, idrak edildiği günler ve geceler yaşadık.
Sekiz yıldır devletimiz hain bir terör örgütüyle mücadelesini devam ettiriyor. Hain örgüt de varlığını sürdürebilmek için yine haince çalışmalarına devam ediyor. Yani tehlike devam ediyor. 15 Temmuz gecesinin birlik ve beraberlik ruhuna sahip çıkmamız bu yüzden çok önemli. 15 Temmuz 2016 gecesi bu vatan, bu cumhuriyet, bu halk için şehit olan kardeşlerimize rahmet diliyor, o gece gazi olma şerefine ulaşan kardeşlerimizi minnetle anıyorum. Dilerim ki, bir daha böyle bir ihanetle karşılaşmayız. Dilerim ki, birlik ve beraberliğimiz hiç bozulmaz.