Biz kimdik? Biz, Alemlere Rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed’in ümmetiydik.
Biz, Orta Asya’nın soylu torunları, Selçuk Beylerin, Kutalmışların, Alparslanların, Melikşahların mirasçılarıydık.
Biz, Osman Gazi’nin hayali, Fatih’in fethettiği, Yavuz’un yücelttiği, Süleyman’ın dünyaya hükmettiği bir cihan devletinin evlatlarıydık.
Biz, Mustafa Kemal Atatürk’ün umut ışığı, istikbali, dirayetiydik.
Öyle bir millettik ki…
Komşumuz açken boğazımızdan lokma geçmezdi.
Ramazanda iftar sofrasına oturmadan önce, komşumuz da sofrasını kurabildi mi diye endişelenirdik.
Kurban bayramında, kesemeyenleri düşünmeden et dolaplarını doldurmak ayıptı.
Okullar açıldığında, fakir çocukları giydirmenin sadaka değil, insaniyet olduğunu bilirdik.
Mahalle bakkalına borç yazdıran fakir fukarayı kimseye duyurmadan sevindirirdik.
Fırınlarda askıda ekmek vardı, tandırı aç olanla bölüşmek bereketti.
Esnaf Ramazan geldi mi, kaliteyi artırır, fiyatları düşürürdü. Çünkü Ramazan fırsatçılık değil, bereketti.
Düğün olursa, küçük altın alıp süslenip komşumuzun sevincine ortak olurduk.
Sokakta halay çekenleri görünce, halay başı olmasak da ortasına dalardık.
Akşam oldu mu, komşular toplanır, bir kahve eşliğinde dertleşirdik.
Komşu kızına yan bakan olursa, sokaktan geçemezdi.
Bir müşteri dükkânımıza gelip mal sorduğunda, bizde yoksa komşu esnafın yolunu tarif ederdik.
Siftah yaptıysak, komşu siftah yapmadan ikinci malı satmazdık.
Ama ne oldu bize?
Atalarımızın mirasını, geldiğimiz yerleri unuttuk.
Örflerimizi, adetlerimizi, dinimizi bile çıkarımıza uydurduk.
Allah için değil, insanlar görsün diye ibadet eder olduk.
Komşumuzun açlığını unuttuk, fitreyi verirken elli kez hesap yaparken, bir akşam yemeğine binlerce lira ödemekten çekinmez olduk.
İftar sofralarında komşular yerine gösterişli davetlere koşturur olduk.
Kurban bayramında, kurbanı paylaşmayı unutup, sucuk ve kavurma yapmanın derdine düştük.
Kolejlerde çocuklarımızı okutup, devlet okullarına aç susuz giden çocukları görmezden geldik.
Mahalle bakkalını bırakıp, zincir marketlerin önünde kuyruklar oluşturduk.
Ramazan gelince, fırsatçılığı ibadet gibi görüp fiyatları artırdık.
Sosyete düğünlerinde boy gösterirken, mahalle düğünlerinde halay çektiğimiz günleri unuttuk.
Komşu kızına bırakın yan bakmayı, tecavüz edilse bile üç maymunu oynar olduk.
Komşu dükkâna giren müşteriyi, kapıdan bağırarak kendi dükkânımıza çağırır hale geldik.
Sanatı, müziği, hatta düşüncelerimizi bile kendimiz için değil, liderlerimizin zevkine göre şekillendirdik.
Biz kimdik Ne olduk?
Bir zamanlar merhametiyle anılan bir milletken, şimdi bencilliğiyle tanınan bir topluma dönüştük.
Kendi ellerimizle vicdanımızı öldürdük.
Ve işin en kötüsü…
Bütün bunları normalleştirdik.