Peki, siyasi kimliği olanları kim anar? Elbette ilk akla gelecek olan, sempatizanlarıdır. İkincisi “düşmanımın düşmanı dostumdur” acizliğindeki, oynak Makyavelci tutum uyarınca, aslında amacı anmak ve anılan olmayan bir güruhtan da bahsedebiliriz. Üçüncü bir kesim, Muhsin Bey örneğinde olduğu gibi, anılan, makas parti veya taraf değiştirmişse, eski “dava” arkadaşları, vefa duygusuyla anıyor olabilirler. Benim tespit ettiğim dördüncü kesim en dikkat çekici olanı, hem kendilerine milliyetçi bir hava vermek, hem de şu sıralar ihtiyaçları sebebiyle talip oldukları milliyetçiliği, anılan üzerinden sahiplenip gerçek ve/veya sürekli temsilcilerinden rol ve oy çalmak isteyenler.

Muhsin Bey’in siyasi sahadaki arayışları, MHP’den kopuşu, yeni bir parti kurması, birçok şekilde ve pek çok kişi tarafından yorumlandı. Hakkında bir sürü değerlendirme yapıldı. Doğrusu MHP’den ayrıldıktan sonra Muhsin Bey’e dair bir ilgim hiç olmadı. Geçmişine duyduğum saygı, yaptıkları ettikleri konusunda düşünmeme ve değerlendirme yapmama mani oldu. Kendisine dair bir kanaatim yok. Ancak herkesin ittifak ettiği hususiyeti milliyetçiliği olsa gerek. Siyasi sempatizanı olmasa da, milliyetçi arkadaşların anmaları bana olağan geliyor. Tabi bu sene MHP’de yaşanan kongre çekişmesine yönelik bir mesaj kaygısının gölgesini de görmemek mümkün değil bazılarında.

En ilginci, milliyetçiliği ayaklar altına alan zihniyet sahiplerinin beyanlarıyla, merhuma yapılan methiyelerin aynı ağızlar tarafından, aynı mecralarda rahatlıkla dile getirilmesi. Güven Adıgüzel, Perilerin Dili kitabında bir anekdot naklediyor: “Başbakan Erdoğan’ın Müslüm Gürses’le ilgili sözlerini boş gözlerle izlerken telefonuma bir mesaj geldi, şair dostum Salim’den… Başbakanın Müslüm Baba hakkında söylediklerini pek anlayamamıştım aslında, çok üzgündüm, sonradan tekrar seyrettim; “Aylardır yoğun bakımda bir mücadele içinde olan değerli sanatçımız, hem bizim neslimizi hem genç nesli derinden etkilemiş, şarkılarıyla adeta sevginin, kardeşliğin, dayanışmanın şiirini yazmış Müslüm Gürses kardeşimizi bu sabah Hakk’a uğurladık…”

Cep telefonuma gelen mesaja dönecek olursak; “Başbakan televizyonda, şarkılarıyla adeta sevginin, kardeşliğin, dayanışmanın şiirini yazmış Müslüm Gürses kardeşimiz falan diyor, biz yıllardır yanlış adamı mı dinledik yoksa lan!”

Alıntıyı “Perilerin Dili” kitabının “Herkesin acısı, sevgisi kadardır!” Başlıklı bölümden yaptım. Yazarın bakışını ifade için söylüyorum, Müslüm Gürses’i anlatan bölümünün alt başlıklarından biri, sanatçının ünlü bir şarkısının şu çarpıcı mısraı; “Yakarsa dünyayı garipler yakar.”

Bu karmaşa içinde, alıntıda adı geçen şair Salim gibi, ister istemez, bu kesimlerin hepsinin andığı aynı adam mı? Ben yanlış birini mi Yazıcıoğlu zannediyorum demeden edemedim. Her medyatikleştirme girişimi şeyi, yani nesneyi, kişiyi, fikri aslından uzaklaştırıp araçsallaştırır şüphesiz. Ancak bu yıl, AKP’nin milliyetçiliğe olan ilgisi ve MHP’deki süreç sebebiyle bunun iyice tetiklendiğini düşünüyorum. Bu yıl önemli bir çoğunluk kendi “Muhsin Bey”i için maske kılıyor gibi, Yazıcıoğlu adını ve resmini.

Her konuyu, mukaddes ya da milli, ölü ya da diri demeden araçsallaştıranları Allah ıslah etsin. Yukarıdakilerden duydukları her şeyi, hiçbir süzgeçten geçirmeden tekrar edenlere de, önce akıl fikir, hiç değilse bir yıllık hafıza ve karakter ihsan eylesin. Merhuma rahmet, halisane duygularla anan tüm arkadaşlarıma tekrar başsağlığı diliyorum.