Televizyonu açmaya korkuyorum, haber saatlerine gelmemesi için özel çaba harcadığımı dahi söyleyebilirim. Gazete almak külfet geliyor bazen. Bunları bir gazeteci kimliğimin ötesinde bir kimlikle ifade ediyorum aksine habersiz kalmam çok zor. Çocuk istismarı haberleri ile kuşatılmış mavili -kırmızılı büyük puntolarla yazılmış çocuk istismarı haberleri, çocuk fotoğraflarının blurlanmış görselleri, gözleri ağlamaktan kan çanağına dönmüş ebeveyn videoları, yorumlar, tepkiler, küfürler…
O bedensel olarak ufak insanlara nasıl kıyabiliyorsun.

Nasıl sesi çok çıkıyor diye pompalı tüfekle öldürebiliyor? Nasıl, beni tahrik etti diye tecavüz edebiliyorsun? Ya o çocuk seni nasıl tahrik ediyor, soysuzlukta sınır tanımaz mahluk. Nasıl onları servis aracında unutup, havasızlığa mahkûm ediyorsun? Üstüne üstlük ölümünün üstünü örtmeye çalışıyorsun? Nasıl elin onun minicik bedenine, sapıkça değiyor? Ve Komşu kisvesi altında nasıl, bir bayram şekeri ile kandırıp paramparça edip gömüyorsun? Vicdan nerede? Acıma duygusu nerede? Merhamet nerede? Güven nerede?

Genç yetişkinliğe değin, mahalleler arasında gezmediğimiz, öğlen gidip arkadaşımızın annesinin hazırladığı öğle yemeğini yemediğimiz ev kalmadı. Derse on dakika geç kaldığımız da sorumluluk sahibi öğretmenlerimizin evhamlanmasını unutmadık. Komşuya gidip saatlerce kafa şişirdiğimiz günleri hele hiç unutamıyorum, yüzü asılan ama tek bir söz söylemeyen teyzeleri…

Geleceğe dair bir umut ışığı bekliyorum ama gün geçtikçe daha fazla hayal kırıklıkları ile…