yeni yışlgörüntüler arasında soluklaşıyorlar. “Bazen gezegenimiz acaba evrenin tımarhanesi mi 

diye düşünmeden edemiyorum” diyor Goethe. Sahiden, dünyada ve ülkemizde bütün bu 

olup bitenlerin akılla, sağduyuyla izahı mümkün mü? 

Bu yıla damgasını vuran sizce ne?

Yeni bestelenmiş bir şarkı, bu yıl yazılmış muhteşem bir şiir, harikulade bir tablo ya da bir

mimari eser mi?

Dost ülkelerle gerçekleştirdiğimiz umut dolu bir proje mi? Yoksa komşumuzdaki kavgayı 

 yerine, başkalarının projeleri gerçekleşsin diye yangına benzin döküşümüz mü? 

Arap baharları safsatasına kanıp, başkalarının çıkarları uğruna öz kardeşlerini boğazlayanlar

mı? 

Afrika da açlıktan ölenler mi?

Yıllardır zulüm ve işkence altında her gün biraz daha yok edilirken Musul da Kerkük te 

Türkmen kardeşlerimiz, feryatlarına kulaklarımızı tıkayıp, dünyanın bir ucunda adını sanını 

bilmediğimiz yerlere, baba, eş, kız, bakan, akın akın yardım seferleri düzenlediğimiz mi? 

 

Sizin 2012’niz hangisi?

Ya bu milletin yıllardır umut bağladıkları? 

“Yıkıcı karakter hiçbir şeyi kalıcı addetmez. Ama tam da bu sebeple, her yerde birtakım 

yollar görür. Başkalarının duvarlarla ya da dağlarla karşılaştığı yerde, o yine bir yol görür. 

Ama her yerde yol gördüğü içindir ki her yolda bir şeyleri temizlemesi gerekir. Ama her 

zaman kaba kuvvete başvurmamalı, kimi zaman en incelikli biçimlerde yapmalıdır bunu. 

Her yerde yollar gördüğünden, kendini sürekli olarak kavşaklarda konumlandırır. Hiçbir an, 

bir sonraki anın ne getireceğini bilemez. Var olan her şeyi enkaza çevirir bu karakter; ama 

enkazın kendisi için değil de enkazdan geçen yol için yapar bunu.” Diyor Walter Benjamin. 

Bu tarif size bir şeyler çağrıştırıyor mu?  

“Başbakan Tayyip Erdoğan, 2002 yılında 23.5 milyar dolar olan IMF’ye olan kredi 

borçlarının mart ayı sonu itibariyle 2.3 milyar dolara gerilediğini belirterek, IMF borcunun 

2013 yılının nisan ayında bitirileceğini söyledi.” (28 Ağustos 2012 tarihli gazetelerden)  

T.C Merkez Bankası verilerine göre; Yükümlülükler 2002 yılında 147,9 milyar dolardan 2012 

yılında 594,8 milyar dolara çıkmış. Varlıklar ise 62,8 milyar dolardan 204,6 milyar dolara 

çıkmış. Anlayacağınız toplam dış borcumuz 2002’de 85,1 milyar dolardan, 2012’de 390,2 

milyar dolara yükselmiş. 2.3 milyar dolar 390 milyar doların yüzde biri bile değil. 2013 

Nisanında toplam borcumuz ne olacak? 

  

Doğru sorularla ancak hayatı anlamamız için gerekli bilgileri ediniriz.  

Size de bütün konuşulanlar boş, sayılar anlamsız gelmiyor mu?  

Eski yıllar bir yerlerde biriktiriliyorsa 2012’nin saklanmasını istemezdim.  

Sorun sayılarda ya da sözlerde değil, bizim yalancılığımızda, kendimizle yüzleşemememizde.  

Borcumuzun kat be kat artması normal, zira durmadan tüketiyoruz. Azalması için ne yaptık? 

Daha fazla mı çalıştık, daha çok tasarruf mu yaptık, yeni ülkeler mi fethettik. Bizi politikacılar 

değil kendimiz kandırıyoruz.  

2013’te niyazım samimiyet. Önce kendimize samimiyet. “Cenab-ı Hak “kalbinizle akletmez

misiniz? buyuruyor. Aslolan kalp yani. Akıl o zaman bir anlam taşıyor.  

Nuri Pakdil’ diyor ki; "tüm organlarımıza buyuran bir güç var onda. Anlatmaya, 

yorumlamaya gücümüzün yetmediği bir giz birikimi bu. İnsanı kalbinden tutamadınız mı, 

görün nasıl kayıp gidecek elinizden! Kaygan, yabancı madde dolu bir şey olup çıkacak 

sonunda. Kalbin gereksinimlerine dikkat edilmedi mi emek de, ekmek de yitiriverir 

anlamını. Ne emek, ne ekmek; önce kalbimiz bozuluyor çünkü." 

Önce kalplerimizdeki bozulmayı onaralım, sonrası kolay. Yol kalpten kalbedir çünkü.

 

 

 

ŞİİR

YILBAŞI DÜŞÜNCESİ’nden

Mehmet Çınarlı

II

Dışarda kar dönüyor, içerde insanlar.

Birer umut ve aldanışla geçti nisanlar.

Gülen bu tatlı kadın, şu nazlanan cici kız

Sanır ki davet eden gözlerin yabancısıyız.

III

Dışarda ses ve nefes yok, içerde caz tepinir

Bir el içimdeki tellerde durmadan gezinir

Neden o bestelerin hepsi kalmış öyle yarım

Neden bu şarkıyı duymaz da kimse, ben duyarım?

IV

Dışarda bir tek ağaç, içerde çam dalı var

O hür dağın efesiyken ne hale koymuşlar!

Bugün ki pek sayılan bir günüydü İslâmın;

Gelişti bir yeni din çevresinde süslü çamın.

Janet ve Jim gibi içmekte Ayşe, Ahmet de;

Bütün duman ve sis, İsa da yok, Muhammed de.

Derin bir ince sızıyla burkulur kalbim

Köküyle bağları kopmuş bu süslü çam gibiyim.

TEMBİH

- Sancho: Doğru yaşayış vaaz yerine geçer, başka da ilahiyat bilmem ben

- Don Kişot: İhtiyacın da yok zaten