gününde

bir ve beraber olur. Dost dost diye nicesine sarıldığını ama sadık yârinin kara toprak olduğunu

söyleyen Âşık Veysel ne kadar da haklı değil mi? Kara toprak, insanı çağrıştırır zaten. İnsanoğlu

beden olarak topraktan yaratılmış ve bu dünyaya ait olan bu elbisesini tekrar kabirde toprağa

bırakacaktır. Demek ki insan, gerçek dostu yolunda ilerlemelidir.

 

Mevlâna, o meşhur Mesnevî’sinde ney ile insan arasında büyük bir benzerliğin olduğunu ruhlarımıza

fısıldar. Ney, nasıl sazlıktan koparılıp gelmiştir. İnsan da, bu dünyaya Cennet’ten gönderilmiş, Hz.

Âdem’den (a.s.) yadigâr bir coğrafyaya düşmüş, buradan da insan-ı kâmil mertebesini kazanarak

tekrar yücelerin yücesine erişerek âlâ-yı illiyyîne yükselecektir. Yükselip o ebedî ve gerçek dost

olarak Allah’a kavuşacaktır.

 

Bu dünyada “gurbet içinde gurbet”i yaşayan insan, zahiren kalabalıklar içerisinde, insan denizinde

yüzmektedir. Ama durumu, deniz içinde susuz kalan bir yolcu gibidir bu dünya gemisinde. Bir

ağaç gölgeliğinde gölgelenen insanın, Gerçek Dost’a giderken huzurda takdim edeceği birtakım

hediyelerinin olması gerekir. O Hakiki Dost’un ise aslında hiçbir kulunun, hiçbir hediyesine ihtiyacı

yoktur. Ama hediyeler, bir ihtiyaçtan dolayı verilmez ki zaten...

 

İnsan, kullar arasında kendi hâlinden anlayan bir dost arar kimi zaman. Mevlâna ne de güzel söyler:

“Sîne hâhem şerha şerha ez firâk/ Tâ bigûyem şerh-i derd-i iştiyâk” yani “İştiyâk derdini şerh

edebilmem için, ayrılık acılarıyla şerha şerhâ olmuş bir kalb isterim.” Hâlden anlamak, hâlden bilmek

ne kadar da önemli değil mi? Hâlin bir renginin anlattıklarını, kelimelerle yüklü lügatler anlatamaz

onun kadar. Onun içindir ki Mevlâna, dosttan ayrılık acısıyla paramparça olmuş bir yüreği ister. İster

ki kendisinde bulunan o ayrılık acısını başkası da anlayabilsin. Bal bal demekle ağız tatlanmaz. Balın

tadılması lazımdır ki balın bal olduğu anlaşılabilsin. Balı bulduktan sonra ne gam artık. Yunus-vâri

dillerde dolaşır sözler “Ballar balını buldum, kovanım yağma olsun.”

 

Hazret-i Pir’in de sözleri arasında yer bulan Molla Abdurrahman Cami’nin o kelâm-ı kibar sözü

meramımızı en güzel şekilde anlatmaktadır: "Yalnız biri iste; başkaları istenmeye değmiyor. Biri

çağır; başkaları imdada gelmiyor. Biri talep et; başkaları lâyık değiller. Biri gör; başkaları her vakit

görünmüyorlar, zevâl perdesinde saklanıyorlar. Biri bil; mârifetine yardım etmeyen başka bilmekler

faydasızdır. Biri söyle; Ona ait olmayan sözler, malâyani sayılabilir." (Sözler, s. 198) O bir, Allahü

Teala’dır(celle celalühü)

 

Biz insanlara rehber olarak gönderilen, insan denen mükemmel aletin, bir bakıma, kullanma

kılavuzu olma özelliğine sahip Kur’an-ı Kerim’de Hâlık-ı Kerim: “Allah, inananların dostudur,

onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlere gelince, onların dostları da tâğuttur, onları

aydınlıktan alıp karanlığa götürürler. İşte bunlar cehennemliklerdir. Onlar orada devamlı kalırlar.”

diye insanoğluna, kimi dost edinmesi gerektiği konusunda da bir uyarıda bulunmaktadır. Dost, insanı

karanlıktan aydınlığa çıkarandır. Bu sebeple, Gerçek Dost’un, zahiren, günde beş defa çağrısına

icabet etmek gerek.

 

Allah, müminlerin dostudur. İman sahipleri için gerçek dost, Allah’tır; Onu dost edinenin hiçbir

kaybı yoktur. Nitekim Hz. İbrahim(a.s.) ateşe atıldığında “Hasbünallahü veni’mel vekil” yani “Allah

bana yeter, o ne güzel vekildir.” sözü olmuş, gerçek dosta iltica etmişti. Bu dünyada nefsimizin

ve dünyanın cazibesinin çektiği ateşlere düçar olan nefsimizin Hz. İbrahim (a.s.) gibi her daim

“Hasbünallahi venimelvekil”, çaresiz durumlara düştüğümüzde de “Ey kimsesizlerin kimsesi olan

Allah’ım, vekil olarak, dost olarak Sen bize yetersin!” diyebilmeliyiz.

 

Allah’ım! Bize dünyada da iyilik ver, âhirette de iyilik ver. Bizi cehennem azâbından koru! Rabbimiz!

Beni, anamı ve babamı ve bütün mü'minleri hesap gününde (herkesin sorguya çekileceği günde)

bağışla. Bizleri, bir an olsun nefsimizle baş başa bırakma ve razı olacağın işlere bizi yönlendir ve

bunda başarılı kıl. Her gün beş defa duyurduğun çağrına uyanlardan eyle! Amin!