Sizi bilmem ama ben, bu son derece vahim gelişmelerden duyduğum dehşetin daha fazlasını, gelişmeler hakkında yapılan yorumları okuduğumda duyuyorum. Pek çok arkadaşım, iyi niyetleri yüzünden, “patlıcanın değil zat-ı şahanelerinin dalkavuğuyum” diyen soytarının durumuna düştüklerinin farkına varamıyorlar.
Dün iktidardakiler “analar ağlamasın” saflığı ve/veya “hamakat”ı (ahmaklıkla akraba bir sözcük ve ihanetle arasında kıl kadar bir mesafe vardır) ile barış, çözüm nutukları atarken, bu arkadaşlar tam destek veriyor ve bizim gibi ihtiyatlı bakanları, “faşist”likle suçluyorlardı. Şimdi bakıyorum, yukardakiler milliyetçi beyanatlar verdikçe, muhterem dostlarımız milletlerini, milliyetlerini hatırlamakla kalmamış, en ateşli Türkçü kesilmişler.
İsim verip kimseyi incitmek istemem, peş peşe milliyetçi mesajlar paylaşan, eski “milli görüş”çü yeni, “yeni gömlek”li arkadaşlarımın, son bir yılda paylaştıklarını, yanlış mı hatırlıyorum diye yeniden okudum. Aynen verirsem ayıp olur, isimler meydana çıkar, mealen söyleyeyim, dün yıllardır yapılan bombalama, askeri harekât, sıkıyönetim gibi, “yanlış” uygulamalardan dem vurarak, çözüm sürecine tam destek vermiş barışçılardı, bu gün: “onlar şimdi asker.” Zannedersiniz Türk uçakları bölgeyi ilk defa bombalamış, zannedersiniz Şam ve Bağdat’ı fethettik. Politikacıların iktidarda kalmak uğruna, savaş çıkarmaktan, yalan söylemeye kadar, geniş bir yelpazede seyreden ahlakları malum. Bunu anlamak mümkün. Ama hiçbir çıkarı olmadan, Allah rızası için bir partiyi destekleyen, kendisine Müslüman ve/veya İslamcı diyenlerin tutarsızlığını anlamak mümkün değil. İşte esas dehşet verici olan bu.
En nihayeti Türk ordusu çok ciddi tecavüzler karşısında, çoktan vermesi gereken, çok gecikmiş bir karşılık verdi, hepsi bu. Hükümete gelince, bu çelişkilerinin hesabını sormak önce oy verenlere düşer. Şimdiye kadar yaptıkları yanlışsa -ki bunu reis-i cumhur Dolmabahçe görüntüleri sembolü üzerinden söylüyor- bu yanlışın bedelini, siyaseten mesul olanlar ödemeliler.
Önemli bir başka husus TSK’nın durumu. Daha dün kışlasındaki bayrağın, teröristlerce indirilmesine seyirci kalan asker, bu gün hava akınları düzenliyor. Önceki ataletin geldiğimiz şu vahim duruma hiç mi etkisi olmadı sizce? Asker sadece görevini yapsa, kışlasına çekilip pusmasa, silahlı her olaya, zaten kanuni vazifesi icabı mukabele etseydi, bu hem hükümetin elini güçlendirip, hem de muhatabın uslanmasına hizmet etmez miydi? Buradan hükümete ve TSK’ya bir sorumluluk hissesi düşmez mi?
Ezcümle MHP yıllardır ne diyorsa, bu gün Erdoğan benzer beyanatlar veriyor. Erdoğan ne diyorsa yeminli takipçileri de öyle söylüyorlar. Dün güvercindiler, bu gün şahin. Yarın rüzgâr nasıl eser meçhul. Malum olan bizim muhterem dostlarımızın tutumu, Erdoğan nereye eğildi bunlar oraya yatacak. Yine de Erdoğan ve takipçilerine doğruları görebilmeyi nasip eden Allah’a binlerce şükür olsun. Beni endişeye düşüren elastikiyetlerindeki korkutucu hız.
Allah’tan bunların sesi çok çıksa da sayısı sınırlı. Seçim sonuçları bunu gösterdi. Bu gün gelinen noktada, daha önce AKP’yi desteklemiş ciddi bir kitlenin, hiç taviz vermeden aynı şeyleri söyleyen ve haklı çıkan MHP’ye teveccüh etmesi beklenebilir. Zira AKP seçmeninin tamamı yeminlilerden oluşmuyor. Bu köşeyi okuyanlar derdimin bir siyasi partiyi methetmek olmadığını bilirler. Erdoğan bu defa, MHP’nin yıllardır dile getirdiği doğruları söylüyor, benim çevremdeki taraftarları da. Umarım bu tutumları devam eder. Zira devlet romantik bir duyguyla idare edilemez. “Real politik” denilen şey, -teoride ıslah edilecek yönleri olmakla beraber-, siyasi “akl-ı selim”e tekabül eder/etmeli. Umarım baştakinin bulduğunu, takipçilerinin otomatikman bulmuş sayıldığını, sandığım sağduyuyu yitirmeyiz.