İnsan hak ehlidir. Kimse kimsenin hakkına el uzatmamalıdır. Müslüman bir toplumda yaşıyoruz. Ne hikmetse hırsızlık oranı oldukça fazla. Sadece hırsızlık değil. Bir kişi hakkında kötü konuşma, onu zorda bırakacak davranışlarda bulunma ve iftira etme. Ne arasan bizim ülkemizde bolca mevcut.

-İyi anlamda mı?

-Hayır

Türkiye öyle bir yer ki. Hak yemek çok basit geliyor insanlara. Birisi hakkında çok basit yorum yapılabiliyor. O yorum kötü ya da iyi olabiliyor. Ben kötü olan yorumları kastederek söylüyorum, hakkını karşısındaki kişinin boynuna yüklüyor. Okullardan tut, Edebiyatçılara. Edebiyatçılardan tut Spor yorumcularına. Spor yorumcularından tut Siyasetçilere. Yorum yapmak illaki olacak bir şey. Fakat kimsenin hakkına girmemek gerekir. Siyasetçiler halka bir şeyler vermeye çalışmayı bırakmış adeta birbirlerini karalıyorlar. Herkes birbirinin kuyusunu kazmakta. Kimi hakkını alabiliyor. Kimi hakkını savunmaktan bile aciz. Ama herkes birbirinin hakkında konuşuyor. Basit bir örnek de vermek istiyorum. Siyasetten bahsedince yakın zamanda olduğu için, bu örneğe değinmeden geçemedim. Uzun zamandır CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve Kayseri Büyükşehir Belediyesi Başkanı Mehmet Özhaseki arasında bir olay var. Başkan Özhaseki, Kemal Kılıçdaroğlu’na 13 dava açtı ve 4 tanesini kazandı.

-Peki, davaları neden açtı?

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kayseri Büyükşehir Belediyesi ile ilgili söylemlerde bulunmuştu. Kayseri’de yolsuzluk yapıldığını, belediyede şeytan üçgeni olduğunu ve bunun gibi şeyler olduğunu söylemişti. Mehmet Özhaseki ise Davaları bu yüzden açtığını belirtmişti. Haksızlık edildiğini söylemişti.

-Yargı karar verdi

Özhaseki, 13 davadan 4 tanesini kazandı. Yani yargı Kılıçdaroğlu’na şu cevabı verdi: ‘Haksızlık ettin, cezası 80 bin TL’ Mehmet Özhaseki 80 bin TL tazminat kazandı. Kazandığı tazminatın bir kuruşunu dahi cebine koymadı. Bütün para ile Kayseri halkına sucuk dağıttı. İşte bu noktada ‘Hak’ konusuna geliyoruz. Siyasette Hakkın hiç tanınmadığını en basit örneği ile görüyoruz. Güncel bir olay olduğu için bu olayı anlattım. Daha birçok örnek verebiliriz bu konu üzerinde. Bu olayın tamda insan hakları gününe denk gelmesi de bir tesadüf olsa gerek. Nasıl bir tesadüfse haksızlığa uğradığı yargı tarafından netleşen Mehmet Özhaseki, Haklılığını ‘Dünya İnsan Hakları Gününde’ Kayseri halkına gösteriyor. Ayrıntıdan çıkıp konumuza gelecek olursak.

Hak yemekten vazgeçmek için önce kendimizi düzeltmeliyiz. Daha sonra İslam’ın gereklerini yerine getirmeliyiz. O zaman hiç kimsenin hakkı kalmaz bizde. Ne bir insanın nede bir hayvanın. Bence biz çeki düzen vermeliyiz kendimize. Dünya İnsan Hakları günü ise sadece bir gün olarak kalmamalı. Ya da bu güne bir anlam yüklemeliyiz. O gün bizim için bir ayna olmalı. Yaptıklarımızı o gün düşünmeliyiz. Bize hak yediğimizi hatırlatıp, kendimize çeki düzen vermeliyiz. Yoksa bugün Dünya İnsan Hakları Günü hadi kutlayalım, etkinlik yapalım. Bir anlamı yok… Rabbim yaptığımız haksızlıkları affetsin.

Kitap…

İlkay coşkun diyorum…

Çok uzun sürmedi okumak. Fakat o şiirleri ezberlemeye çalışmak biraz uzun sürdü. Tabi ki hepsini ezberlemedim. Beni en çok etkileyen ‘’İki Bayram Arası Aşk’’ şiirini ezberledim. Yine birkaç şiiri ezberledim de tek tek sayamaya gerek yok. Şiir Vakti yayınlarından çıkan kitabı oldukça beğendim. Günün boş bir saatinde sakince okuyup kendinizi dinlendirebileceğiniz bir kitap diyebilirim.