Kayseri Türkiye’den ayrı yönetilir.Kayseri farklı bir şehirdir. Kayseri’ye her babayiğidin gücü yetmez. Kayseri’ye gelen bürokratlar, Kayseri Anayasası kanunlarına uymazsa anında kendisini başka yerde bulur.

Kayseri Anayasası kanunları Elitist yapıya ait bağ evlerinde yazılır ve uygulamaya konulur.  

Bunu söylerken hemen aklıma Kayserililer neden Sivas kongresine katılmadığının iki ayrı hikayesi var anlatmak isterim.

Amasya Tamimi ile Sivas’ta yapılacak olan Kongre’nin tarihi ile hangi illerin davet edileceği belirlenmişti.

Aynı tarihlerde Kayseri’de halkı Milli Mücadele konusunda bilinçlendirme görevini İhtiyat Zabitan Cemiyeti yapıyordu. İstanbul’a bağlı resmi hükümet görevlilerinin dikkatini çekmeden, köy köy, kasaba kasaba halk bilinçlendirilmeye çalışılıyordu.

İkinci, daha önemli ve büyük kongrenin Sivas’ta yapılacağı ve memleketin dört bir köşesinden gelen üyelerin kongreye katılacakları haberi Kayseri’de duyuldu.

‘Kayseri ileri gelenlerinden 40-50 kişi, Ağustos ayında Aşcızâde Mehmed Bey’in İçerişar Mahallesi’ndeki evinde toplanmışlardır. Toplantıya Kâtipzâde Nuh Naci, Hacılarlı Zade Mustafa, Taşçızâde Osman, Ağırnaslı Mustafa, Mazhar Karakaya, Yedekçizâde Mehmed ve kardeşi Hüseyin, Behçetizâde Tevfik, Bahçelizâde Ahmed, Halaçoğlu Ahmet Hilmi, Binbaşı Fehmi Bey ve pekçok Kayserili katılmıştır. Toplantıyı Binbaşı Fehmi Bey açmış ve Ahmed Hilmi Kalaç da bir konuşma yapmıştır. Toplantıda yapılan konuşmalarda Sivas Kongresi’ne delege olarak üç kişinin istendiği dile getirilmiştir. Neticede, 4-12 Eylül 1919’da toplanan Sivas Kongresi’ne katılmak üzereİmamzâde Ömer Bey, Kâtipzâde Nuh Naci Bey ve Ahmed Hilmi Kalaç seçilmişler ve fakat ertesi gün Sivas’a gidip gitmeme konusunda tereddütler meydana geldiğinden, hareketbirkaç gün gecikme ile gerçekleşmiştir. Bu üç kişilik kongre heyeti, deri ve buğday tüccarı gibiyola çıkarak, gerçek maksatlarını gizlemişlerdir. Kongreye geç kaldıklarını yolda, İstanbul gazetelerine haber ulaştırmak isteyen Ruşen Eşref Ünaydın’dan öğrenmişler ve ertesi gün Sivas’a vararak M. Kemal Paşa ile görüşmüşlerdir. Mustafa Kemal Paşa’nın geç kalma sebebini öğrenmek istemesi üzerine, delegelerden Ahmet Hilmi Kalaç: “Kayserililerin mühim bir meselede karar verirken, her şeyi hesaplayarak, harekete geçmek karakterinde olduklarını”ifâde ile konuya açıklık getirdikten sonra, M. Kemal Paşa’ya hitaben: “Bundan böyle Kayseri, sizin safınızda ve emrinizde vatanî vazifesini yapar” şeklinde Kayseri’nin ve Kayserililerin Millî Mücadele’de üzerlerine düşeni yapacaklarına dair söz vermiş, diğer delegelerden Nuh Naci Bey ile Ömer Bey de bu sözü onaylamışlardır. M. Kemal Paşa da, ülkenin içine düştüğü kötü durumu ve bu kötü durumdan milletçe teşkilatlı bir şekilde harekete geçilmesiyle kurtuluşun mümkün olacağını Kayseri heyetine ifâde etmiştir.’ (Kalaç, Ahmet Hilmi, Kendi Kitabım, Ankara 1960, s 150-153; A. Vehbi Ecer, “Millî Mücadele’de Kayseri”, s. 44-45)

Kayseri’den kongreye kimlerin katılacağından çok, Kayseri olarak kongreye katılmanın getireceği, sorumluluklar, yükümlülükler ve riskler üzerinde yapılan hararetli tartışmalar ertesi gün bile kafalardaki istifhamları gidermiyor.

İstanbul merkezi yönetimine bağlı, yerel yönetimin bilgisi ve yönlendirmesi dışında, vatanın kurtuluşu için mutlaka bir şeyler yapmanın gerekliliğine inanan bu insanlardan bir kısmının zihnindeki merkeziyetçi ve statükocu anlayış, Kayserili delegelerin adeta elini kolunu bağlıyor.

Kayseri tabiriyle, ‘dibi dabanı belli olmayan’(!) bu yeni oluşuma neresinden, ne kadar destek olunacağına, ‘getirisi ve götürüsü’ ince hesap edilip, riskler ve istifhamlar izale olduktan sonra karar vermek gerekiyordu. Aksi halde ‘tavşan yamacı geçmiş’ olabilirdi.

Kongrenin manzarası, umumi iştirak ve teveccüh haberinin alınmasıyla beraber, Sivas’a en yakın mesafede bulunan Kayseri’den katılan delegelerin, ne zaman yapılacağı aylar önce belirlenen, kongre sonuçlandıktan ve tüm şehirlerden gelen delegeler dağıldıktan sonra Sivas’a ulaşıp, M. Kemal Paşa’ya durumu izah etmeleri ve Paşa’nın önündeki katılımcılar listesinin altına isimlerini teker teker yazdırmaları ‘diplomatik bir başarı’ addedilse bile Ahmet Hilmi Bey’in altını çizdiği ‘Kayserili Karakteri’ ve bu ‘buruk iştirak’in Kayseri’ye neler kazandırıp, neler kaybettireceğini zaman gösterecekti.

Kongre tarihinden önceki günlerdeki Kurban Bayramı’nın kutlama, sızgıt ve irişki meşakketi, daha sonra müzmin bir mazeret olarak öne sürülse de, böyle mühim bir toplantı için mazeret olabilecek cinsten değildi.

Kayseri Delegelerinin kaçırdığı en büyük şeylerden birisi de Kongrede toplu olarak yapılan şu yemindi: ‘Makam-ı Celil –i Hilafet ve Saltanat’a, İslamiyet’e, devlete, millete ve memlekete manen ve maddeten hizmetten başka bir gaye ve emelimiz olmadığına binaen kongrenin müzakeresi devamı müddetince ihtirasat-i şahsiye ve siyasiyeden ve fırkacılık amalinden münezzeh bir azim ve iman ile çalışacağıma ve İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin ihyasına çalışmayacağıma namusum ve bilcümle mukaddesatım namına vallah billah.’

 

Bu hikâyenin birinci versiyonu ikinci versiyonu ise şu şekilde.  “Kayserililerin uyanık olması nedeni ile siyasi havayı iyi koklaması gerekiyor. O dönemde yapılan mücadeleyi Atatürk’mü yoksa İstanbul hükümetimi kazanacak, son dakikaya kadar anlamaya çalışıyorlar. Bunun içinde Sivas iline yakın bir köyde konaklıyorlar. Bir haberciyi İstanbul’a diğer haberciyi ise kongrenin yapılacağı Sivas iline gönderirler.  Haberciler Atatürk güçlü derse Kayserililer kongreye katılacak, haberciler İstanbul hükümeti güçlü derse Kayserililer Sivas kongresine katılmadan yeniden Kayseri’ye dönecek.  Sonuçta haberciler Sivas kongresine diğer illerin katıldığı bilgisini ulaştırınca, Kayserililer apar topar Sivas kongresine gider. Gider gitmesine ama kongre bitmiştir. Uyanık Kayserililer bu duruma da bir çare bulur ve tutulan tutanakların altına sonradan isimlerini yazdırırlar.”

 

Kayseri Paralel devlet yapılanmasının merkez üssüdür. Buna rağmen Türkiye’nin her yerinde etkili operasyonlar yapılırken, Kayseri’de ki operasyonlar cılız kalmıştır.   Kayserililer yukarıda anlattığım Sivas kongresi hikâyesi gibi, Paralel konusunda da, Devlet mi Paralel devlet yapılanması mı güçlü çıkacağını henüz kestiremediği için ne tarafta duracaklarına karar veremediler. Güçlü siyasetine karşın ise Devletin güçleri Kayseri’deki paralel yapılanmanın üzerine gidememiştir.  Devamı yarın