Türkiye, deprem kuşağında yer alan bir ülke olarak, kentsel dönüşüm ve yapıların depreme dayanıklılığı konusunda yoğun bir gündemle karşı karşıya. Kahramanmaraş merkezli büyük depremin üzerinden neredeyse bir yıl geçmesine rağmen, birçok bölgede yıkımın izleri hâlâ silinmiş değil. Yeniden yapılanma çalışmaları hızla devam ederken, bazı projelerin aceleye getirilip kaliteden ödün verildiği yönündeki iddialar dikkat çekiyor.
Kentsel dönüşüm projelerinin önceliği, elbette vatandaşların can güvenliğini sağlamak olmalı. Ancak burada asıl mesele, hızla inşa edilen yapıların uzun vadede güvenli ve sürdürülebilir olup olmadığıdır. Standartlara uygun olmayan malzeme kullanımı ya da denetim eksiklikleri gibi problemler, gelecekteki felaketlerde büyük riskler yaratabilir.
Deprem dayanıklılığı açısından bir diğer kritik unsur, vatandaşların bilinçlendirilmesi ve projelere dahil edilmesidir. İnsanların güvenli evlerde yaşayabilmeleri için yalnızca fiziksel yapılar değil, toplumun afet bilinci ve hazırlık seviyesi de dönüştürülmelidir. Hükümetin, belediyelerin ve sivil toplum kuruluşlarının bu süreci daha şeffaf ve katılımcı hale getirmesi şart.
Deprem sadece yapıların değil, aynı zamanda toplumsal dayanışma ve bilincin de test edildiği bir olaydır. Umarım, geçmişten ders alınarak Türkiye’nin şehirleri daha güvenli ve yaşanabilir bir hale getirilir.
Bu konu, hem toplumun geneline hitap eden bir mesele olması hem de dikkatle ele alınması gereken teknik ve sosyal boyutlarıyla önemli bir tartışma alanı yaratıyor.