Deprem ülkesi Türkiye’de her doğal afetin ardından aynı soru soruluyor: “Bir sonraki felakete hazır mıyız?” Bu soruyu Kayseri özelinde ele aldığımızda cevap maalesef endişe verici.

Türkiye’de deprem, artık sadece bilim insanlarının değil, herkesin gündelik yaşamının bir gerçeği. Ancak her felaketin ardından kısa süreli bir bilinçlenme dalgası oluşsa da bu dalganın etkisi hızla kayboluyor. Kayseri gibi nispeten düşük riskli bir bölgede yaşayan insanlar içinse deprem gerçeği, hâlâ yeterince ciddiye alınmıyor. İşte bu rahatlık, esas tehlikeyi yaratıyor.

“Kayseri’de Büyük Deprem Olmaz” Yanılgısı

Kayseri, aktif fay hatlarının üzerinde yer almasa da çevresindeki hareketlilik, şehirde de hissediliyor. Peki, bu “bizde büyük deprem olmaz” algısı doğru mu? Hayır. Çünkü deprem yalnızca fay hattı üzerinde olmayı değil, yakın çevreden yayılan etkileri de kapsar. Daha da önemlisi, risk yalnızca fay hattına uzaklıkla değil, yapı stoğunun güvenilirliğiyle ölçülür. Kayseri’nin eski mahallelerinde hâlâ yüzlerce riskli bina bulunuyor. Bunlar, olası bir sarsıntıda yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya.

Kentsel Dönüşüm: Sorunun Çözümü mü, Yeni Sorunların Kaynağı mı?

Kayseri’de kentsel dönüşüm adı altında birçok proje hayata geçiriliyor. Ancak bu projelerin çoğu, “dönüşüm” kelimesinin hakkını veriyor mu? Açıkça söylemek gerekirse hayır. Çünkü burada dönüşüm, genellikle ekonomik rant elde etme aracı olarak kullanılıyor. Gerçekten depreme dayanıklı hale getirilmesi gereken mahalleler yerine, ticari değeri yüksek alanlarda lüks rezidanslar yükseliyor.

Örneğin, şehirdeki bazı riskli yapıların hâlâ ayakta olduğunu görmek mümkün. Belediyeler, bu binaları yıkıp yeniden inşa etmek yerine daha “kazançlı” bölgeleri önceliklendiriyor. Peki, bir deprem yaşandığında bedeli kim ödeyecek? Halk. Kayseri halkı, güvenli bir şehirde yaşama hakkını talep etmekte geç bile kaldı.

Deprem Bilinci: Kayseri Halkı Hazır mı?

Ne yazık ki Kayseri’de halkın büyük bir kısmı olası bir deprem senaryosuna hazırlıksız. Çoğu kişi, “toplanma alanı”nın ne olduğunu dahi bilmiyor. Daha kötüsü, şehirdeki bazı toplanma alanlarının imara açıldığı yönündeki iddialar var. Bu ne demek? Afet anında sığınmanız gereken alanların artık bir bina ya da alışveriş merkezi olması demek.

Bunun yanı sıra, deprem çantası hazırlama, evde güvenli alan belirleme ya da tahliye planı oluşturma gibi temel bilgilerden halk büyük ölçüde yoksun. Yerel yönetimler, afet eğitimlerini yalnızca okullarla sınırlı tutmak yerine tüm yaş gruplarına yönelik kampanyalar düzenlemeli.

Çözüm Yolları

Eleştiriler bir yana, çözüm önerilerini de sıralamak gerek:

    1.    Riskli Yapıların Denetimi: Şehirdeki tüm binaların risk analizleri düzenli olarak yapılmalı. Bu konuda bağımsız kuruluşlar görevlendirilmeli, süreç şeffaf olmalı.
    2.    Toplanma Alanlarının Korunması: Mevcut toplanma alanlarının imara açılması kesinlikle engellenmeli. Yeni alanlar oluşturulmalı ve bunlar halka duyurulmalı.
    3.    Kentsel Dönüşümün Amacına Uygun Yürütülmesi: Rant odaklı projeler yerine gerçekten riskli bölgelerdeki binalar yenilenmeli.
    4.    Deprem Bilinci Eğitimleri: Deprem bilinci artırılmalı, özellikle kırsal bölgelerde yaşayan halk için özel programlar düzenlenmeli.

 Kayser İçin Geç Kalmadan Adım Atılmalı

Kayseri, geçmişte büyük depremler yaşamamış olabilir, ancak bu gelecekte yaşamayacağı anlamına gelmez. Deprem riskini hafife almak, en büyük felakettir. Şehir, bugün harekete geçmezse, yarın telafi edilemez bir bedel ödeyebilir.

Kayseri’de yaşayan her birey, güvenli bir şehirde yaşama hakkına sahip. Bu hakkı korumak ise yalnızca yerel yönetimlerin değil, hepimizin sorumluluğu. Şimdi, deprem gerçeğini görmezden gelme zamanı değil; harekete geçme zamanı.