Beslenme ve Diyetetik Bölümü Başkanı ve Uluslararası Beslenme Derneği Başkanı Prof. Dr. Nurhan Ünüsan, “Ramazan ayında beslenme düzeninin değişmesi, günlerin sıcak ve uzun olması, açlık sürelerinin uzaması ve buna bağlı olarak iftarda mideye aşırı yüklenilmesi bazı sağlık sorunlarının yaşanmasına neden olabiliyor. Özellikle açlığa bağlı olarak kan şekerinin düşmesi, beslenme düzenindeki değişiklikler sebebiyle kilo artışının yaşanması en sık görülen sorunlardan bazıları olarak karşımıza çıkıyor” dedi.
Ramazan’da ciddi sağlık problemleri yaşanmaması için yeterli ve dengeli beslenme modelinin oluşturulması gerektiğini ifade eden Ünüsan, “Bu yıl ilkbahar dönemine denk gelen Ramazan ayında yaklaşık 17 saat oruç tutuyoruz. Normal beslenme düzeninde 3-4 öğün gıda tüketirken Ramazan ayında öğün sayısı 2’ye düşmektedir. Çalışmalarda Ramazan ayında insan vücudunun metabolizma hızının düştüğü gösterilmektedir. Gün boyunca uzun saatler aç kalma korkusundan dolayı bireylerin çok fazla yiyecek tüketmesi halinde vücut ağırlıklarında artış olduğu gözlenmiştir. Oruç sırasında yetersiz beslenme ve sıvı kaybı neticesinde baş ağrısı, hazımsızlık gibi sorunlar veya böbrek ve sindirim problemleri gibi büyük sağlık problemleri ortaya çıkabilmektedir. Bu sebeple Ramazan ayı boyunca sağlıklı kalmak, yeterli ve dengeli bir beslenme programına uymak oldukça önemlidir. Sahur ve iftarda tüketilecek besinlerin doğru seçimi ve miktarları konusunda bilinçli olunduğu taktirde vücut ağırlığında artışa yol açmadan, aç kalmadan, beslenme ile ilgili sağlık problemi yaşamadan, daha rahat bir ay geçirmemiz kolaylaşacaktır” diye konuştu.
“Çay ve diğer sıvılar su yerine geçmez”
İftar ile sahur arasındaki yaklaşık 6-7 saatlik zaman diliminin gün içinde kaybettiğimiz ve ihtiyaç duyduğumuz sıvı miktarını dengelemek için iyi bir fırsat olduğunu belirten Prof. Dr. Ünüsan, “Sahur, ardından sürecek 17 saatlik açlığı mümkün olduğu kadar minimal düzeye getirmek ve iftar sonrası sıvı dengesini sağlamak gibi pek çok önemli yere sahiptir. Bu sebeple sahurda beslenme alışkanlık haline getirilmelidir. Vücudun tekrar oruca hazır olmasında bu zaman diliminde tüketilen besinlerin rolü de büyüktür. Sıvı içeriği yüksek meyve ve sebzeler, ayran, komposto gibi su içeriği yüksek besinler bu süreçte kişiye yardımcı olacaktır. Öte yandan bu besinlerin ya da çay gibi sıvıların su yerine geçmeyeceği unutulmamalıdır. Bu sebeple iftar ve sahur arasında yaklaşık 2 litre su tüketilmelidir” dedi.
“Sahur, protein açısından zengin olmalı”
Prof. Dr. Ünüsan, sahurda proteinden zengin süt, peynir, yumurta, kan şekerinin hızlı yükselmesini önleyen rafine olmayan ekmek, söğüş sebzelerle yapılacak kahvaltının bir alternatif olabileceğini dile getirerek, “Protein içeriği yüksek süt, yoğurt, peynir, ayran, cacık, kefir gibi besinlere mümkün olduğu kadar sahurda yer verilmelidir. Yine tam tahıl ürünlerinin hâkim olduğu, yumurta, mevsim yeşillikleri ve yaş ya da kuru meyvelerin bulunduğu bir öğün lif açısından da bireyin sağlığının sürdürülmesinde önemli bir yere sahiptir” ifadelerini kullandı. (İHA)