Ömer Seyfettin’in “Hürriyet Bayrakları” hikâyesini lütfen hatırlayın. “Yeni Türkiye” çığlıkları imparatorluğumuz dağılırken atılan hürriyet çığlıkları gibi ürperti veridi… Allah encamımızı hayreyleye…
“Filmler asla "sadece film" ya da bizleri eğlendirmeyi ve dolayısıyla dikkatimizi dağıtarak bizi toplumsal gerçekliğimizle ilgili asıl sorunlardan ve mücadelelerden uzaklaştırmayı amaçlayan hafif kurgular değildir. Filmler yalan söylerken bile toplumsal yapımızın can evindeki yalanı söylerler. Bu nedenle, elinizdeki kitabı yalnızca filmlerin toplumsal gerçeği nasıl yansıttığı ya da meşrulaştırdığıyla ilgilenenler değil, toplumlarımızın nasıl olup da kendilerini ancak filmler aracılığıyla yeniden ürettiği konusunda fikir sahibi olmak isteyenler de okumalı. Uzun lafın kısası, tam da bu sebepten dolayı Filmlerle Sosyoloji'yi hemen hemen herkes okumalı.”
…
Dilsizler haberini kulaksız dinleyesi
Dilsiz kulaksız sözü, can gerek anlayası
Dinlemeden anladık, anlamadan eyledik
Gerçek erin bu yolda yokluktur sermayesi
Yunus Emre
Da’vâsını terk itsün bülbülde fedâ yokdur
Bir nükteciği ‘aşkun pervânede kalmışdur
Şeyh Galib
Ne güzel vak‘adır kim bu açıp can gözümü,
Hab-ı gaflette geçen ömrümü rüya gördüm!
Zati
Gök yeşil, yer sarı, mercân dallar,
Dalmış üstündeki kuşlar yâda;
Bize bir zevk-i tahattur kaldı
Bu sönen, gölgelenen dünyâda!
Ahmet Haşim
Kendi elimle yâre açıp verdiğim kalem
Fetva-yı hûn-i nâhakımı yazdı iptidâ
Nevres-i Kadim
Bu Cihan'ın devletine eyleme hırs-ü tamâ
Pek sakın İlhamî zira bîbekâdır saltanat
III. Selim
Kapanur ise bir kapı
Ne kapılar açar Mevlâ
Tevekkül et yeme kaygu
İşini hoş yapar Mevlâ
Kuddusi
Anı hoş tut garibindir efendim işte biz gittik
Gönül derler, ser-i kûyunda bir divânemiz kaldı
Hayali
Attık murad menzîline âh oklarımız
Taşlar dikildi oldu nişâne mezârımız
Hayali
Sadây-ı âh tükendi kesildi âh nefes
Gönülden âh ederim âh, âha kalmadı ses
Nihad Bey
Varsın hurûş-i kahrına had bilmesün felek
Yoktur hudûdu bizdeki sabr ü tahammülün
Yahya Kemal
TEMBİH
Türkiye’yi, ABD ya da İndonezya gibi derleme bir devlet olarak görmek ve göstermek isteminin ardındaki psikolojiyi/niyeti merak ediyorum. Aynı patlıcan kızartmasını, aynı mantıyı yiyen, aynı Müslim Gürses ya da Sezen Aksu’yu dinleyen, ayni dualara amin diyen, ekonomik kast sisteminin altında (haşa!) inlemeyen (yani, İndonezya’daki gibi, sermayenin belli bir etnik/dini grubun tekelinde olmadığı) insanlara, neredeyse bir biyolojik ırkçılıkla yaklaşıp, Arnavut, Çeçen, Arap ya da Kürt arka plânlarını öne sürerek, bir “mozaik” oluşturma gayretlerinin psikolojisini/niyetini içtenlikle merak ediyorum.
Alev Alatlı (2003) / http://www.alevalatli.com.tr/makale.asp?s=detaym&ID=20
Hepimiz merak edelim!