Malumat sahibine “kültürlü” diyoruz, daha ileri gidip, “genel kültür” başlığı altında sınavlar yapıyoruz. Mesela mantar alacaksanız, doğal olanı seçebileceğiniz gibi, “kültür mantarı”da yiyebilirsiniz. 161 ayrı manası olduğunu tespit ettikten sonra, “161 manası olan kelimenin hiçbir manası yoktur” diyen Cemil Meriç haklı. “Kültür Endüstrisi”, üretime önce kendinden başlayarak pek çok mana üretmek suretiyle, hammadde oluşturmuş görünüyor. Siyasal Kültür de bu ürünlerden biri.

AKP kendi siyasal kültürüne uygun olarak genel başkanını belirledi. Bu satırlar yazılırken de “seçecek”. Belirlenen isim birkaç gün içinde başbakan olacak. Hayırlı olur inşallah.

Buradan bakarsak AKP’nin siyasal kültürüne ne ad verebiliriz. Örneğin esasları ve amellerine dair pek endişe taşımayan, ancak yaşadığı toplumun, günlük hayatına sinmiş dini motiflerle davranan kişileri tarif için kullanılan, “kültürel olarak Müslüman”da olduğu gibi, kültürel olarak demokrat diyebiliriz herhalde. Zira “seçim” yapılıyor.

Asrımızın sorunu her alanda bu galiba: “kültürel olarak…”

Horkheimer ve Adorno’nun “Kültür Endüstrisi” kavramında vurguladıkları bunun siyasala olan etkisidir. Yeni totaliterliğin buradan doğduğunu ortaya koyarlar.  Aydınlanmanın Diyalektiği’ndeki şu satırlara bakın, “Kimse kaçamasın diye herkes için bir şeyler öngörülmüştür, farklar tesviye edilerek birbirine uydurulmuş ve çekici kılınmıştır. Halkın ihtiyaçları seri niteliği taşıyan bir hiyerarşiyle karşılamak, özelliklerin sırf matematiksel olarak yazıya dökülmesine yaramaktadır. Bütün tüketicileri kapsayacak çapta bir takım kategorilendirmeler (level) yapılmakta, kimse de bunun neden böyle olduğuna ilişkin bir soru soramamakta, olayı olduğu gibi kabullenmektedir. Halka düşen görev, kendi tipi için seri halde üretilen ürünleri tüketmektir. Birer istatistik malzemesi olarak tüketiciler, propaganda mekânlarından artık bir farkı kalmayan araştırma mekânlarının haritalarında gelir gruplarına göre ayrılmakta ve kırmızı, yeşil, mavi alanlara dağılmaktadır.”

Bu durum aynıyla siyasal içinde geçerlidir. “seri niteliği taşıyan bir hiyerarşi” siyasal alanı da tanzim etmekte, demokrasinin en azından tarifinde, temenni olarak bulunan halkın kendi kendini yönetmesi, muazzam bir illüzyonla halkın “idare edilmesine” dönüşmektedir. Doğrusu günümüzün bütün siyasal sistemleri, bütün siyasal alanlarda böyle yürümektedir. Kültür Endüstrisinin üretim araçları kadar önemlidir iletim araçları. Zira çok tekrarlanan bir yanlış veya abes hemen normalleşmektedir.

Bütün bunları müstakbel başbakan belli olduktan sonra hızla yayılan bir espri münasebetiyle yazma ihtiyacı duydum. AKP’li yöneticilerin “ak trol” ve “ak troliçe” olarak ifade ettikleri, sosyal medya dâhil, medyanın her sektöründe profesyonel faaliyet gösterenlerin elinden çıktığı, AKP taraftarı dostlarımın da paylaşmalarından anlaşılabilecek bu espride, Cumhurbaşkanı, yeni AKP Genel Başkanı’na “sözümden çıkmazsan seni başbakan yaparım panpa” diyor. Yeni Genel Başkan da “Binali dersen binerim inali dersen inerim valla” diye cevap veriyor.

Daha başbakan olmadan Sayın Yıldırım’ın sınırları –karizması üzerinden - çiziliyor ve bu durum bize kabul ettiriliyor.

Anayasa, yasalar, teamüller, kültür, edep, adap hepsi yok hükmündedir artık. Başbakanın kim olacağını yetkilerini, karizmasını, neye ne kadar muktedir olduğunu veya olamadığını kültür endüstrisi yeniden üretiyor. Beğenmezse yenisini yeniden… Seçimler sihirbazın şapkası gibi, içinden tavşan çıktığına inanmamıza yarıyor. Ne çıkacağına sihirbaz karar verir. Sihri başarılı kılan bizim ön kabulümüzdür. Salondan biri ördek istese büyü bozulacaktır çünkü. Oyun sorudadır.

 Adorno ve hocasının, sanatın eğlence kültürüne indirgenmesiyle başladığını gösterdikleri süreç, farkların ortadan kalktığı bir totalitarizme dönüşür, her şey birbirine benzer. Ve acıyla noktayı koyarlar: “Her şeyin her şeyle özdeş olmasının bedeli hiçbir şeyin kendiyle özdeş olmamasıyla ödenir.”

Batıda daha incelikli, zaman zaman geleceğe dair ümitler beslenilmesine de yol açan emareleri barındıran, ancak nihayetinde şapkadan, sihirbaz ne çıkaracaksa onu bekleten “siyasal kültür” bizde biraz daha hoyrat hepsi bu…