Şöyle dikkatlice baktığımızda etrafımıza, yakınımıza yetişkin edasına bürünüp hem kendilerine hem de başkalarına yetişkin pozu verenlerle dolu çevremiz.
Ufacık bir söylemi, kendisine yapılmış bir saldırı gibi algılayan insanlarla dolu.
Oysa hayatı bu kadar zorlaştırmak anlamsız ve saçma. Bırakalım zamanı içinde boğuldumuz kaygılardan kurtulalım...
Tebessümün yaşam amacı olduğu, sessizliğin ekildiği topraklarda alalım huzur dolu nefesleri.
Her şeyin kabul edilmişliğini alalım yanımıza, çıkalım yetişkin edasından, bırakalım sorgulamayı didiklemeyi, çetere tutmayı... Bırakalım ayrıntılarda boğulmayı, anlamsız yerli yersiz öfkeleri. İnsanları sadece “O” olduğu için kabul edelim ve o ince naif mesafeyi hep koruyalım.
Pusulamız sezgimiz olsun, gökyüzüne her baktığımızda o güzelliği ilk defa görüyor gibi şaşırıp kalalım...
“ Hayatına odaklan. Kimseyi takma ! İşine git gel, kitabını oku, kimle istiyorsan onunla görüş, seni arayanı ara. Aramayanda da beklentin olmasın “ diyen bir arkadaşım çok güzel bir tavsiyesi oldu düşününce ne kadar da haklı aslında.
Hayatına odaklan...
Kimse hayatlarında sonuna kadar kalacağınızdan emin olmasın. Küçük vedalar yapın ve izleyin. Sizi kazanmak için kendilerini geliştiriyorlarsa, görüşlerinize değer veriyorlardır. Ama ya hep aynı kalıyorlarsa ? Onlar sadece kendilerini seviyordur.
Veda vardır öğretir, veda vardır gerçeği gösterir...