Önce PKK terör örgütü lideri Öcalan'ın verdiği mesaj, ardından İsrail'in Mavi marmara katliamı dolayısıyla Türkiye'den özür dileyerek bütün şartlarını kabul ettiğini bildirmesi ülke gündemini uluslar arası gündeme de taşıdı.
Yaklaşık bir haftadır medyada ki yorumları izlemekteyim.
Muhalefetin tavrı belli, iflah olmaz bir soğuk savaş dönemi zihniyeti ve mantığı üzerine kurulmuş olan CHP ve MHP den yeni ve gelişmelere uygun politika üretmelerini beklemek artık nafile bir bekleyiştir.
Siyasi küresel şartlar, terörist başının bile zihniyetini olumlu yönde (açıklama bazında da olsa) değiştirmesine rağmen Ne Kılıçdaroğlun'da ve nede devlet Bahçeli'de bir olumlu değişime sebep olmuştur.
Devlet Psikolojisi 'yahudiler' ve 'şii'ler kadar örtüşen başka devletler yoktur...
Tarihte, uzun dönemler yahudiler, devletsiz dünyanın çeşitli coğrafyalarında yaşadılar.
Bu uzun döneminbir çok kısmı zulüm horlanma ve aşağlanma ile muhatap olarak geçti.
Ve malum olduğü üzere israil devleti kuruluncaya kadar böyle sürdü.
Böylesi bir geçmiş yahudilerin ruhuna bir çok kompleksi adeta kazıdı.
Çok mücadele ettiler kendilerini kabul ettirmek için.
Ve bunun yolunun dünyevi başarıyı her alanda elde etmekten geçtiğini keşfettiler.
Nihayetinde başarıya ulaştılar.
Bu uzun horlanmış tarihlerinde yaslandıkları israiloğulları tarihi ve geliştirdikleri 'yahudi itikadı' ve siyon ideolojisi ile kendi benliklerini korudular.
Bu itikad ve ideoloji başarıyı elde ettikçe, yıpranmış- ezilmiş-itilmiş-kakılmış benliklerinde başarı ve güç muazzam bir kibre dönüştü...
Şii'ler, Tarihimizin talihsiz kırılma dönemi olan,beni ümeyye oğullarının 4. halife Hz. Ali (K.v) ye Muaviye liderliğinde isyan etmeleri ve ardından kerbela gibi derin bir tahribatla Ehl-i Sünnet(peygamberimiz efendimizin yöntemi) den muharref-bağımsız siyasi bir sultalığın kurulması ile başlıyan(emevi-abbasi dönemleri) tarihsel süreçte,şiddetli zulme uğratılmış-itilmiş-kakılmıştır.
Mekke ve Medine'den sürülmüş ehl-i beyt etrafında olan ehl-i 'sünnet şia' dışında kalan şiiler de(Coğrafik anlamda) tıpkı yahudilerin psikolojik olarak uğradıkları travma gibi bir travmaya uğramışlar bir savunma psikolojisi olarak bir 'Şii itikadı' ve 'İmamiye' ideolojisi üretmişlerdir.
İran islam Cumhuriyeti kuruluşunda, devrim önderinin 'Usuli' Ehl-i sünnet şia mantığı hakim iken tarihsel süreç içinde 'Şii devleti'ne evrilmesi neticesinde dünyevi her alanda başarıya odaklanmış bir anlayışı ve bu anlayış başarılı oldukça ona bağlı bir kompleksi ve kibri tıpkı yahudilerde olduğu gibi ortaya çıkarmıştır.
Kürtlere gelince....
Hem israiloğullarının ve hemde şiilerin tarihte uğradıklarına benzer bir itilmiş-kakılmış ve ezilmiş geçmişe sahip olan kürtler, Osmanlının hemen ardından emperyal güçlerin ve kapitalzmin islam coğrafyası üzerinde kurduğu düzen içinde, kavmiyetçilik ve etnik bir ideolojiyi üzerinde üretmeye en uygun halk olarak Kürtleri buldu.
Yahudilerde ve ideolojik şiilikte tezahür eden psikolojik travma ve kompleksin- kibrin bir benzeri Diyarbakırda kutlanan nevruz bahar bayramında tezahür etmiştir...
Türklerin psikolojisi...
Türkler, Ehl-i beyt vasıtasıyla müslüman olmanın rahmet ve bereketini tarihin her döneminde gördüler-görmekteler ve göreceklerde.
Bunun neticesi olarak, İslam denince 'Türk'-'Türk' denince İslam anlaşılan bir Tarihi 'MİLLİ' kimlik tezahür etmiştir.
Tarihte asıl ehl-i sünnet şiiler Türkler ola gelmiştir.
Selçuklu ve Osmanlı, Ehli Sünnet şiilerle Ehli sünnet sünnilerin ortak ve hatta bir vücudta mecz olmuş halin tezahürleridir.
Cumhuriyetle beraber anadoluda yaşatılan fetret dönemi sonucunda, emperyal güçlerin ektikleri ideolojilerin ve bu ideolojinin iktidarı elde tutması sonucunda, doğal olarak müslümanlar ezilmiş-aşağlanmış-zulme uğramış-psikolojileri yıpratılmıştır.
Ve fakat, ana damar Ne yahudilerin-ne Kürtlerin ve ne de 'Şii'lerin uğradığı travmaya uğramış ve bir takım komplekler üretmiş değildir...
Bu ana damar, ne suudi sünnilik damarıdır ne iran şilik damarıdır.
Bu damar ne Kürtlerde -Araplar da vs. tezahür eden kavmiyetci damar değildir.
Bu damar en azında, batınında emri bilmağrufu ve nehyi anil münkeri bir niyyet olarak besleyen,adalet ve merhameti önceleyen bir damardır.
Bu damar, ehl-i sünnet damarıdır ki içinde ehl-i sünnet şia ve ehl-i sünnetsünnileri barındırır.
Bu damar kendisiyle birlikte Kürdü-çerkesi-arabı-farsı-lazı-arnavutu vs bir 'MİLLET' yapan damardır.
Onun için tarihi belirleyen süreçleri belirleyen bir ruha sahiptir.
Öcalan da bu ruhtan başka bir çözüm yolu olmadığını görmüş ve söylemiştir.
Bundan sonraki süreç bu ruhun ana belirleyiciliği üzerinden yürüyecektir.
Birlikte yürüyemiyenler her anlamda ve her alanda dökülüp tarihin çöplüğüne atılacaklardır.
Komploya kurban edilme uğraşları boşunadır.
Vesselam.