Hıyar, domates ve soğanımızın, renk ve tadından kaynaklanan lezzet ve görüntü inanılmaz imkân sağlamıştır onlara.
Bizi salataya katmak için kesen ehli küffar bıçağı, kendi klasik zevklerine uygun dilimlemiştir.
Bu yüzdendir akademisyenlerimiz Batı klasikleri tezgâhından geçmeyen hıyarı salataya katmaya değer bulmaz.
Çünkü onlarda bu salata içine katılmıştır ve bu salata içinden bakarlar dünyaya.
Kendi başlarına bir ‘Hıyar’-‘domates’-‘soğan’ bile değillerdir. Ehli küffarın yağıyla erimiş ve bu salatanın bir parçası olmuşlardır.
10 yılı aşkın süren fakülte-fakülte üniversite maceramda bu salataya uygun bir ‘Hıyar’ olamadık.
Salatanın varlık nedeni, mükellef bir sofrada değerli bir et yemeğine teşne olmaktan ibarettir.
Kendine dokunan her çatal darbesinin zevkiyle bütün lezzetini şevk ile bulunduğu kaba bırakır.
Onun için kurgulanmış olan oryantalizm atmosferi içinde melankolik oryantali hiç bitsin istemez.
‘Zaman’ bu oryantal içinde geçen ‘The Time’dan ibarettir.
Bu zaman algısı ‘The Time’ içinde, hıyar gibi bulunmak, aynı zamanda sofra dışı çok farklı alanlarda fıtratına uygun olmayan bir şekilde kullanılma gibi tehlikelere kapılar açar.
Demek istediğim o dur ki; Hıyar gibi bir şey (Eşya) konumunda bulunmayı kabullenmek, edilgen olmak anlamına gelir.
İstenilen kalıba uygun dökülebilmek özelliği elbette eşya söz konusu olunca önemli bir mahiyettir.
Bu mahiyeti, döküm yapanın (failin) ehliyetiyle karıştırmak, faille mefulü karıştırmak demektir.
Nesne olmayı kabul etmek failin yontmasına razı olmak demektir.
Bir asıra yakındır İslam coğrafyası ehli küfarın nesnesi konumundadır.
Bunun sebebi alim ve aydınların ve erk denilen unsurların edilgen algılarıyla kendilerini nesnel kavrayışlarıdır.
We, of not being a salata vel hıyar…
‘O o Yes Wallah’ dediğinizi duyar gibiyim vesselam…