gazetecileri mahkemelerde emniyetin koridorlarında, süründürmeye kimsenin hakkı yok. Biz gazeteci olarak doğru bildiğimizi her zaman yazmaktan çekinmeyiz. Yanlışlık ister AKP’de ister CHP’de ister MHP’de olsun… Yapılan iyilikleri güzellikleri gazetemizde duyururken teşekkür beklemediğimiz gibi, yapılan yanlışlıkları duyururken de tabii ki alkış beklemiyoruz. Allaha şükür bizler diğer bazı basın kuruluşları gibi bir yerlere bağlı değiliz. Biz özgür gazeteyiz kimseden de korkumuz yok. Hani fıkrada da diyor ya biz direk Allah’a bağlıyız. İşte o günkü yaptığımız haberin konusu ile ilgili önceki gün TBMM’de uzun şiddetli tartışmalar yaşandı. Uşak CHP milletvekili DİLEK AKAGÜN YILMAZ kürsüden Kayseri AKP milletvekili Mustafa Elitaş ile ilgili Kayseri Şeker fabrikasından rüşvet alamadığı için şeker fabrikası yöneticileri ile uğraştığını söylemesi ile birlikte, tartışmanın fitili ateşlenmiş oldu. Kayseri CHP milletvekili Şevki Kulkuloğlu ve Mustafa Elitaşta tartışmaya dahil olunca uzun bir süre boyunca Meclis kürsüsünden suçlamalar birbirini izledi. Meclis tutanaklarına yansıyan görüşmelerin bende dikkat çekicilerini satırlarıma taşıdım. Mustafa Elitaş: Ben imamı tanırım, en büyük caminin imamı Bayramlarda gideriz, imamın arkasında kılarız. İmam daha önceden tüccar ve herkes imamın dükkanına gider orda sohbet eder bende hakimle orda tanıştım.
Mustafa Elitaş: Var mı rüşvet istediğimin belgesi.
Şevki Kulkuloğlu: Meclis kürsüsünde dinleteceğim, sizin rüşvet istediğinize dair belge vereceğim.
Şevki Kulkuloğlu: Bu telefon kayıtları 12. Ağır Ceza Mahkemesi kararıyla alınmıştır, resmî yollardan alınmıştır ve yasal dinleme kayıtlarıdır, yayın yasağı yoktur. Şevki Kulkuloğlu: Şimdi, burada, imamla girdiğiniz ilişki son derece açık. Siz bir kere diyorsunuz ki basın mensupları size sorduğunda: "Ses benim de cümleler benim mi, bilmiyorum." İnsan kendi konuştuğunu bilmez mi?
Şevki Kulkuloğlu: İmama "Bu bizim Yıldırım bize ayrı konuşuyor -sizin sözünüz- ayrı karar veriyor." Siz demek ki bu davayla ilgili bu hâkimle görüşmüşsünüz daha önce, hâkim sizi yanıltmış.
Şevki Kulkuloğlu: Siz, Taraf ve Sabah gazetelerinin avukatı mısınız da ağlamak için ilk sizi arıyorlar? Ağlama duvarı mısınız siz? Sizi niye arıyorlar? Şevki Kulkuloğlu: İmam diyor ki burada: "Aslında Elitaş'ın şeker fabrikasına düşmanlığı, ilk başta bunlardan 500 bin lira para istemiş, vermeyince de kafayı bunlara taktı." Bunu kim diyor? "Arkadaşım" dediğiniz imam diyor. "Arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim." demişler. Şevki Kulkuloğlu: Hakim imama "Ya, kardeşim, bu Elitaş niye şekerle uğraşıyor?" diyor. İmam hakime "Elitaş 500 bin lira para istemiş de vermemişler." diyor. Ben de diyorum ki: "Elimde dinleme kaydı var 'Para isterken' diyorsunuz. "Nedir kardeşim?" "Meclisin kürsüsünden adlarına hesap sormayan namerttir." diyorum. Şevki Kulkuloğlu: Kayseri'deki kanalın sahibiyle konuşma kaydın var mı yok mu? Bir de getirip Meclisin kürsüsünde yüzüne vurmayan namerttir. Kayseri'de bir kanalın sahibine, Şeker Fabrikasında benim alacaklarım var, bu konuşmayı yaptın mı, yapmadın mı? Onlarca konuşman var.
Şevki Kulkuloğlu: Kayıtlarda Sayın Elitaş var, Sayın Metiner var. O dinlemelerde kimler yok ki; AKP'nin sayın bakanları var, AKP'nin sayın bakanlarıyla girilmiş ilişkiler var, Şeker Kanunu'nda, Elitaş'a rağmen kanunu durdurmak için AKP milletvekillerinin yaptığı çabalar var. Bunlar resmî dinleme kayıtları, 7 bin tane.
Mustafa Elitaş: Hamzaçebi'den şunu beklerdim: Burada, bu milletvekili konuşurken Sayın Metiner'e dönüp "Senin de ses tapelerin vardı." diye ifade etmesine itiraz etmesini beklerdim.
Mustafa Elitaş:Benim sadece 3 konuşmam var
Şevki Kulkuloğlu: Hayır, hayır, hayır… Kanal sahibiyle iki, imamla iki konuşmanız var; dört konuşmanız var. Tamamı, Şeker Fabrikası yolsuzluğuyla alakalı.
Yerel kanal sahibiyle yaptığınız görüşmede de kanalın sahibi, Şeker Fabrikasından alacağı olduğunu .. "Elitaş, biraz üzerine gitme. Ne emrin varsa yerine getireyim." diyor. Siz de "Tamam, sen öyle diyorsan ağam, ben de üstüne gitmem." diyorsunuz.
Mustafa Elitaş: Biz, imamı iyi bir imam diye biliyorduk, arkasında da namaz kıldık.
Elhamdülillah, bugüne kadar, bilerek şuradan bir kör kuruş geçmedi. Hiçbir konuda yolsuzluk ve rüşvet iddiasında kimse benimle ilgili bulunamaz. Namusumla, şerefimle iş âleminde bulundum, bir kişiye borcum yoktur.
Bu tartışmanın tamamını gazetemizde bulabilirsiniz.
Aydınlık gazetesi tarafından şeker fabrikası konusunda Mehmet Metiner’in çalışmaları haber yapılmıştı. İşte o haberden birkaç satır. imam olan Ali Çamlı, Metiner’den, Zaman ve Taraf grubunun şeker fabrikasının eski Yönetim Kurulu Başkanı Vedat Ali Özışık’la uğraşmaması için telkinde bulunmasını istiyor. Çamlı, “Bu Vedat’ı hiç rahat bırakmıyor bunlar. Bunların bir patronlarına matronlarına ne diyeceksen bir görüşek de bir şeyler söyle” diyor. Metiner de “Tamam olur” diyor. Metiner, Kayseri’ye geldiğinde Özışıkla görüşeceğini belirtiyor.
Metiner, Kayseri’ye geldiğinde Vedat Ali Özışık İstanbul’da olduğu için görüşme gerçekleşmiyor. Fakat Vedat Ali’nin kardeşi Savaş Özışık ile görüşmek üzere Ali Çamlı aracılığıyla Şeker Fabrikasına bir gezi planlanıyor. Metiner’in yanındaki bir gazeteci açılan davalardan dolayı “dikkat çeker” uyarısında bulununca buluşma yeri değişiyor. Bu sırada Savaş Özışık ile görüşen Ali Çamlı telefonların teknik takipte olduğunu öğrendiklerini söylüyor. Metiner, Ali Çamlı, Savaş Özışık ve bir gazeteci Kayseri Park’ta bir araya geliyor. Hakiminde katıldığı görüşmede “uzun uzun şeyler konuşulduğu, telefonda anlatılmayacak, çok işlerine yarayacak bir görüşme” olduğu Ali Çamlı sonraki telefon görüşmelerinde dile getiriliyor.
Mustafa Elitaş’la ilgili başka kayıtların yakında ortaya çıkacağı konusunda kulağıma ciddi sesler geliyor. Sesler nerden mi? Cevaplayım gaipten
Yedi yıl önceki bu kayıtların piyasaya bugünlerde servis edilmesi acaba Mustafa Elitaş’ın üzerinin çizildiği anlamına mı geliyor? Hayırlısı Allahın izniyle yaşarsak göreceğiz neler olacağını.
Sayın Mustafa Elitaş’a buradan bir de uyarıda bulunmak istiyorum. Muhatap almayacağın insanlar hakkında ya hiç konuşma ya da ismini bilmiyormuş gibi; “Neydi o oğlanın adı. Hani geçen konuşuyordu ya neydi onun adı. Şu hakimin adı neydi” gibi davranarak insanları aşağılamaya çalışmak size bir vekil olarak yakışmıyor. Siz de, herkeste iyi biliyor ki o kişilerin isimleri (Süleyman Korkmaz, Gürsel Tekin Y.B…) rüyalarına bile giriyor. Ancak onlara isimleri ile hitap etmeyerek, itibar etmiyor ya da çok önemli olmayan insanmış gibi izlenim vermeye çalışıyor olmanız, sadece sizin ayıbınız olarak görünüyor.